OSMANLI DURAKLAMA DÖNEMI (1579 – 1699)
DURAKLAMA DÖNEMI PADISAHLARI :
- III. Murat (1574 –1595)
- III. Mehmet (1595 – 1603)
- I. Ahmet (1603 – 1617)
- I. Mustafa (1617 – 1618)
- II. Osman (1618 – 1622)
- I. Mustafa – Tekrar (1622 – 1623)
- IV. Murat (1623 – 1640)
- Sultan Ibrahim (1640 – 1648)
- IV. Mehmet (1648 – 1687)
- II. Süleyman (1687 – 1691)
- II. Ahmet (1691 – 1695)
- II. Mustafa (1695 – 1703)
17. Yy.’da Dis Siyaset : Osmanli Devleti sinirlarini genisletmek ve mevcut topraklarini korumak amaciyla Iran, Lehistan, Venedik ve Avusturya ile mücadelelere girmistir.
17. Y.y.’da Iç Siyaset : Önemli bir maglubiyet olmasa bile savaslarin uzun sürmesi ve içte meydana gelen isyan hareketleri birtakim islahatlarin yapilmasina sebep olmustur.
DURAKLAMANIN SEBEPLERI
- Iç Sebepler :
Merkezi yönetimin bozulmasi
Toprak sisteminin bozulmasi
Ordu ve donanmanin bozulmasi
Maliyenin bozulmasi
Ilmiye sinifinin bozulmasi
Eyalet yönetiminin bozulmasi
Toplum yapisinin bozulmasi
Osmanli toplumunun kozmopolit yapisi
- Dis Sebepler :
Avrupa devletlerindeki haçli zihniyeti
Cografi Kesifler
Bilim ve Teknik alanindaki gelismeler
Dogal sinirlara ulasilmasi
XVII. YÜZYIL SIYASI OLAYLARI
OSMANLI – IRAN ILISKILERI
- 1577 – 1590 Savaslari : Sinirlardaki karisikliklar yüzünden yeniden baslayan savaslar uzun süre devam etmis, Osmanli’nin galibiyeti ile sonuçlanmistir. 1590 Ferhat Pasa (Istanbul) Antlasmasi’na göre Nahçivan, Azerbaycan ve çevresi Osmanli’ya birakilmis, sinirlar Hazar Denizi’ne kadar ulasmistir.
Not : Osmanli’nin doguda en genis sinirlara ulastigi antlasmadir.
- 1603 – 1611 Savaslari : Osmanli Devleti’nin Avusturya ile savas halinde olmasi, ayni zamanda Celali isyanlariyla ugrasmasindan faydalanmak isteyen Iran kaybettigi topraklari geri alabilmek düsüncesiyle Osmanli ülkesine saldirmis ve basarilar kazanmistir. 1611 Nasuh Pasa Antlasmasi’na göre Ferhat Pasa Antlasmasi’yla alinan yerler geri verilmis, eski sinirlara dönülmüstür. Ayrica Iran yilda iki yüz deve yükü ipek vergi vermeyi kabul etmistir.
- 1617 – 1618 Savaslari : Iran’in Nasuh Pasa’da vaat ettigi vergiyi ödememesi üzerine yapilan savaslar sonucunda 1618 Serav Antlasmasi imzalanmistir. Buna göre Nasuh Pasa’nin sartlari tekrar edilmis, yani Iran vergiyi ödemeyi tekrar kabul etmistir.
- 1623 – 1639 Savaslari : Iran, Osmanli Devleti’nin içinde bulundugu karisik durumdan faydalanarak Revan’i Bagdat’i ele geçirmis ve buranin ileri gelenlerinin iskence ile öldürmüstür. IV. Murat içte asayisi sagladiktan sonra 1635 Revan, 1638 Bagdat seferleriyle bu bölgeleri ele geçirmistir. 1639 Kasr-i Sirin Antlasmasi’na göre, Bagdat Osmanlilarda kalacak, Revan ve Azerbaycan Iran’a birakilacak, Zagros Daglari sinir kabul edilecektir.
Not : Bugünkü Türk-Iran sinirlari çizilmis ve uzun süren bir baris dönemi baslamistir.
OSMANLI – VENEDIK ILISKILERI (1645 – 1669) :
Ege Denizi ile Akdeniz’in sinirini olusturan Girit çok önemli bir stratejik konuma sahiptir. Bölgenin güvenligi için adanin alinmasi gerekmektedir. Hacca giden bir gemimize saldirilmasi üzerine baslayan savaslar 25 yil kadar devam eder. Fazil Ahmet Pasa zamaninda Girit’in fethi tamamlanir.
Not-1 : Sicilya Adasi’nin dogusundan itibaren Akdeniz, Türk hakimiyetine girmistir.
Not-2 : Girit’in fethinden sonra donanmaya gereken önem verilmemistir.
OSMANLI – LEHISTAN ILISKILERI :
- 1621 Hotin Seferi : Lehistan’in Bogdan’in iç islerine karismasi yüzünden iliskiler bozulmus, II. Osman Hotin seferine çikmis, fakat yeniçerilerin gevsekligi yüzünden kale alinamamistir.
- 1621 Hotin Antlasmasi : Önemli bir sinir degisikligi olmamis ve Lehistan vergi vermeye razi olmustur.
Önemi : Ilk kez bu olayla beraber Yeniçeri Ocagini kaldirma fikri II. (Genç) Osman tarafindan ortaya atilmistir.
- 1672 Lehistan Seferi ve Bucas Antlasmasi : Lehistan’in Osmanli himayesindeki Ukrayna Kazaklari’na saldirmasiyla savaslar baslamis, Fazil Ahmet Pasa Sultan IV. Mehmet’le beraber sefere çikarak Lehistan’i maglup etmis ve 1672 Bucas Antlasmasi imzalanmistir. Buna göre, Podolya ve Ukrayna Osmanli topraklarina katilmis ve Lehistan vergi ödemeyi kabul etmistir.
Not : Bu arada Lehistan tahtina geçen Jan Sobyesky vergi maddesini kabul etmemis ve savas 4 yil daha devam etmis, 1676’da vergi maddesi kaldirilarak antlasma yenilenmistir.
Önemi : Topraklarimiza toprak kattigimiz en son antlasmadir.
OSMANLI – AVUSTURYA ILISKILERI :
- 1593 – 1606 Savaslari : Bosna beylerbeyinin tuzaga düsürülmesi ve Avusturya’nin sinirlarda karisiklik çikarmasi ile baslayan savaslar uzun süre devam etmistir. 1595’de tahta geçen III. Mehmet devlet adamlarinin israri ile ordunun basinda sefere çikmistir. Egri, Kanije, Estergon kaleleri alinmis, 1596 Haçova Meydan Savasi kazanilmistir. Doguda Iran Savaslari, içeride Celali Isyanlari nedeniyle barisa razi olunmustur.
1606 Zitvatorok Antlasmasi :
- Egri, Kanije, Estergon kaleleri Osmanli’da kalacak
- Avusturya ödemekte oldugu vergiyi bundan sonra vermeyecek, sadece bir kereye mahsus 200.000 kara kurus savas tazminati ödeyecek.
- Avusturya arsidükasi Roma Çesari kabul edilecek, protokol bakimindan Osmanli padisahina esit sayilacaktir.
Not : Osmanli’nin Avusturya karsisindaki üstünlügünü kaybettigi antlasmadir.
* 1662 – 1664 Savaslari : Erdel sorunu yüzünden savaslar yeniden baslamis, Fazil Ahmet Pasa, alinmasi çok zor bir kale olan Uyvar’i ele geçirmis, Avusturyalilar baris istemislerdir.
* 1664 – Vasvar Antlasmasi :
- Uyvar ve Novigrad kaleleri Osmanli’ya birakilacak
- Erdel Osmanli’ya bagli kalacak
- Avusturya savas tazminati ödeyecek
Not : Avusturya’dan toprak kazanilan son antlasmadir. Son kez savas tazminati alinmistir.
* II. Viyana Kusatmasi ve Kutsal Ittifak Savaslari 81683 – 1699) : Avusturya’nin baskisi karsisinda Macarlar’in yardim istemesiyle baslayan savaslar, Merzifonlu Kara Mustafa Pasa’nin devleti eski ihtisamina ulastirabilme düsüncesiyle Viyana’yi kusatmasina sebep olmustur. Fakat, Viyana önlerinde büyük bir bozgun yasanmistir. Olusturulan Kutsal ittifak ile (Avusturya, Venedik, Lehistan, Malta, Rusya) 16 yil süren savaslarda maglup olunarak Belgrad önlerine kadar geri çekilmek zorunda kalinmistir.
* 1699 Karlofça Antlasmasi :
- Banat ve Temesvar hariç Macaristan’in büyük bir bölümü ve Erdel Avusturya’ya
- Podolya ve Ukrayna Lehistan’a
- Mora ve Dalmaçya kiyilari Venedik’e verilmistir.
- Baris 25 yil sürecek ve Avusturya’nin Garantörlügünde bulunacaktir.
Önemi : Osmanli ilk kez büyük ölçüde toprak kaybina ugramis ve gerileme dönemi baslamistir.
Not-1: Osmanli Devleti’nin Avrupa devletleri üzerindeki yaptirim gücü sona ermistir.
Not-2: Rusya ile yapilan ilk resmi antlasma Bahçesaray Antlasmasi’dir (1681).
1700 Istanbul Antlasmasi :
- Azak kalesi Rusya’ya birakilacak
- Ruslar kutsal yerleri ziyaret edebilecekler
- Istanbul’da elçi bulundurabileceklerdir.
Not : Rusya ilk kez Karadeniz’e inme imkani bulmustur.
17. YÜZYILDA IÇ ISYANLAR
* Merkezi (Istanbul) Isyanlari : III. Murat, II. Osman, IV. Murat, IV. Mehmet zamanlarinda görüldü. Kapikulu askerleri, zaman zaman da halk ve ulema sinifinin katilimiyla gerçeklesmistir. En büyükleri II. Osman’in tahttan indirilerek öldürüldügü isyan ile IV. Mehmet zamaninda Vakay-i Vakvakiye (Çinar Vakasi) adiyla gerçeklesen isyanlardir.
* Celali Isyanlari (Anadolu) : Ilk defa Yavuz zamaninda görülür. Anadolu’da çikan isyanlardir. Bu isyanlarin en önemlileri; Canbolatoglu, Karayazici, Kalenderoglu, Deli Hasan, Vardar Ali Pasa isyanlaridir.
* Eyalet Isyanlari : Merkezi otoritenin bozulmasindan faydalanarak devletten kopmak amaciyla Erdel, Eflak, Bogdan gibi yari bagimli eyaletlerde çikan isyanlardir.
17. YÜZYILDAKI ISLAHAT HAREKETLERI :
* Padisahlar
II. Osman : Yeniçeri Ocagi’ni kaldirmayi düsünmüstür. Sarayi halka açmaya çalismistir. Sosyal alanda islahat yapan ilk padisahtir.
IV. Murat : Istanbul ve Celali Isyanlarini bastirmis, devlet üzerindeki kadinlar ve saray agalari saltanatina son vermistir. Siddet ve korku politikasiyla nizami saglamis, içki, tütün ve gece sokaga çikma yasagi getirerek ahlaki alanda islahatlar yapmistir. Koçi Bey’e raporlar hazirlatarak köklü islahatlar gerçeklestirmeyi düsünmüsse de ömrü yetmemistir.
* Devlet adamlari :
Kuyucu Murat Pasa : Celali Isyanlarini siddetle bastirmistir. I. Ahmet dönemi vezirlerindendir.
Tarhuncu Ahmet Pasa : Osmanli’da ilk defa resmi devlet bütçesini hazirlayarak, saray masraflarini kisma yoluna gitmis, bunu hayatiyla ödemistir. IV. Mehmet dönemi veziridir.
Köprülü Mehmet Pasa : Sartli olarak basa geçmis, baski ve siddet yoluyla isyanlari bastirmistir.
Köprülü Fazil Ahmet Pasa : Kisa bir dönemde olsa devlete eski günlerini yasatmis, ordu, donanma ve maliyede düzenlemeler yapmistir.
* Fikir Adamlari :
Koçi Bey : Büyük bir fikir ve bilim adamidir. Duraklama ve gerilemenin sebeplerini, bunun önlem ve çarelerini iki rapor halinde hazirlayarak IV. Murat’a sunmustur.
17. YÜZYIL ISLAHATLARININ GENEL ÖZELLIKLERI
- Avrupa örnek alinmamistir.
- Yüzeyseldir, baski ve siddete dayanir.
- Devlet politikasi haline gelmemis, gelisme imkani bulamamislardir.
- Yeniçeri, ulema ve halkin tepkisiyle karsilasmistir.
- Genel olarak basarili olamamistir.
- Yönetim, hukuk ve teknik alanlarda islahat yapilmamistir.
- Duraklamaya çözüm olmamislardir.
DURAKLAMA DÖNEMI PADISAHLARI :
- III. Murat (1574 –1595)
- III. Mehmet (1595 – 1603)
- I. Ahmet (1603 – 1617)
- I. Mustafa (1617 – 1618)
- II. Osman (1618 – 1622)
- I. Mustafa – Tekrar (1622 – 1623)
- IV. Murat (1623 – 1640)
- Sultan Ibrahim (1640 – 1648)
- IV. Mehmet (1648 – 1687)
- II. Süleyman (1687 – 1691)
- II. Ahmet (1691 – 1695)
- II. Mustafa (1695 – 1703)
17. Yy.’da Dis Siyaset : Osmanli Devleti sinirlarini genisletmek ve mevcut topraklarini korumak amaciyla Iran, Lehistan, Venedik ve Avusturya ile mücadelelere girmistir.
17. Y.y.’da Iç Siyaset : Önemli bir maglubiyet olmasa bile savaslarin uzun sürmesi ve içte meydana gelen isyan hareketleri birtakim islahatlarin yapilmasina sebep olmustur.
DURAKLAMANIN SEBEPLERI
- Iç Sebepler :
Merkezi yönetimin bozulmasi
Toprak sisteminin bozulmasi
Ordu ve donanmanin bozulmasi
Maliyenin bozulmasi
Ilmiye sinifinin bozulmasi
Eyalet yönetiminin bozulmasi
Toplum yapisinin bozulmasi
Osmanli toplumunun kozmopolit yapisi
- Dis Sebepler :
Avrupa devletlerindeki haçli zihniyeti
Cografi Kesifler
Bilim ve Teknik alanindaki gelismeler
Dogal sinirlara ulasilmasi
XVII. YÜZYIL SIYASI OLAYLARI
OSMANLI – IRAN ILISKILERI
- 1577 – 1590 Savaslari : Sinirlardaki karisikliklar yüzünden yeniden baslayan savaslar uzun süre devam etmis, Osmanli’nin galibiyeti ile sonuçlanmistir. 1590 Ferhat Pasa (Istanbul) Antlasmasi’na göre Nahçivan, Azerbaycan ve çevresi Osmanli’ya birakilmis, sinirlar Hazar Denizi’ne kadar ulasmistir.
Not : Osmanli’nin doguda en genis sinirlara ulastigi antlasmadir.
- 1603 – 1611 Savaslari : Osmanli Devleti’nin Avusturya ile savas halinde olmasi, ayni zamanda Celali isyanlariyla ugrasmasindan faydalanmak isteyen Iran kaybettigi topraklari geri alabilmek düsüncesiyle Osmanli ülkesine saldirmis ve basarilar kazanmistir. 1611 Nasuh Pasa Antlasmasi’na göre Ferhat Pasa Antlasmasi’yla alinan yerler geri verilmis, eski sinirlara dönülmüstür. Ayrica Iran yilda iki yüz deve yükü ipek vergi vermeyi kabul etmistir.
- 1617 – 1618 Savaslari : Iran’in Nasuh Pasa’da vaat ettigi vergiyi ödememesi üzerine yapilan savaslar sonucunda 1618 Serav Antlasmasi imzalanmistir. Buna göre Nasuh Pasa’nin sartlari tekrar edilmis, yani Iran vergiyi ödemeyi tekrar kabul etmistir.
- 1623 – 1639 Savaslari : Iran, Osmanli Devleti’nin içinde bulundugu karisik durumdan faydalanarak Revan’i Bagdat’i ele geçirmis ve buranin ileri gelenlerinin iskence ile öldürmüstür. IV. Murat içte asayisi sagladiktan sonra 1635 Revan, 1638 Bagdat seferleriyle bu bölgeleri ele geçirmistir. 1639 Kasr-i Sirin Antlasmasi’na göre, Bagdat Osmanlilarda kalacak, Revan ve Azerbaycan Iran’a birakilacak, Zagros Daglari sinir kabul edilecektir.
Not : Bugünkü Türk-Iran sinirlari çizilmis ve uzun süren bir baris dönemi baslamistir.
OSMANLI – VENEDIK ILISKILERI (1645 – 1669) :
Ege Denizi ile Akdeniz’in sinirini olusturan Girit çok önemli bir stratejik konuma sahiptir. Bölgenin güvenligi için adanin alinmasi gerekmektedir. Hacca giden bir gemimize saldirilmasi üzerine baslayan savaslar 25 yil kadar devam eder. Fazil Ahmet Pasa zamaninda Girit’in fethi tamamlanir.
Not-1 : Sicilya Adasi’nin dogusundan itibaren Akdeniz, Türk hakimiyetine girmistir.
Not-2 : Girit’in fethinden sonra donanmaya gereken önem verilmemistir.
OSMANLI – LEHISTAN ILISKILERI :
- 1621 Hotin Seferi : Lehistan’in Bogdan’in iç islerine karismasi yüzünden iliskiler bozulmus, II. Osman Hotin seferine çikmis, fakat yeniçerilerin gevsekligi yüzünden kale alinamamistir.
- 1621 Hotin Antlasmasi : Önemli bir sinir degisikligi olmamis ve Lehistan vergi vermeye razi olmustur.
Önemi : Ilk kez bu olayla beraber Yeniçeri Ocagini kaldirma fikri II. (Genç) Osman tarafindan ortaya atilmistir.
- 1672 Lehistan Seferi ve Bucas Antlasmasi : Lehistan’in Osmanli himayesindeki Ukrayna Kazaklari’na saldirmasiyla savaslar baslamis, Fazil Ahmet Pasa Sultan IV. Mehmet’le beraber sefere çikarak Lehistan’i maglup etmis ve 1672 Bucas Antlasmasi imzalanmistir. Buna göre, Podolya ve Ukrayna Osmanli topraklarina katilmis ve Lehistan vergi ödemeyi kabul etmistir.
Not : Bu arada Lehistan tahtina geçen Jan Sobyesky vergi maddesini kabul etmemis ve savas 4 yil daha devam etmis, 1676’da vergi maddesi kaldirilarak antlasma yenilenmistir.
Önemi : Topraklarimiza toprak kattigimiz en son antlasmadir.
OSMANLI – AVUSTURYA ILISKILERI :
- 1593 – 1606 Savaslari : Bosna beylerbeyinin tuzaga düsürülmesi ve Avusturya’nin sinirlarda karisiklik çikarmasi ile baslayan savaslar uzun süre devam etmistir. 1595’de tahta geçen III. Mehmet devlet adamlarinin israri ile ordunun basinda sefere çikmistir. Egri, Kanije, Estergon kaleleri alinmis, 1596 Haçova Meydan Savasi kazanilmistir. Doguda Iran Savaslari, içeride Celali Isyanlari nedeniyle barisa razi olunmustur.
1606 Zitvatorok Antlasmasi :
- Egri, Kanije, Estergon kaleleri Osmanli’da kalacak
- Avusturya ödemekte oldugu vergiyi bundan sonra vermeyecek, sadece bir kereye mahsus 200.000 kara kurus savas tazminati ödeyecek.
- Avusturya arsidükasi Roma Çesari kabul edilecek, protokol bakimindan Osmanli padisahina esit sayilacaktir.
Not : Osmanli’nin Avusturya karsisindaki üstünlügünü kaybettigi antlasmadir.
* 1662 – 1664 Savaslari : Erdel sorunu yüzünden savaslar yeniden baslamis, Fazil Ahmet Pasa, alinmasi çok zor bir kale olan Uyvar’i ele geçirmis, Avusturyalilar baris istemislerdir.
* 1664 – Vasvar Antlasmasi :
- Uyvar ve Novigrad kaleleri Osmanli’ya birakilacak
- Erdel Osmanli’ya bagli kalacak
- Avusturya savas tazminati ödeyecek
Not : Avusturya’dan toprak kazanilan son antlasmadir. Son kez savas tazminati alinmistir.
* II. Viyana Kusatmasi ve Kutsal Ittifak Savaslari 81683 – 1699) : Avusturya’nin baskisi karsisinda Macarlar’in yardim istemesiyle baslayan savaslar, Merzifonlu Kara Mustafa Pasa’nin devleti eski ihtisamina ulastirabilme düsüncesiyle Viyana’yi kusatmasina sebep olmustur. Fakat, Viyana önlerinde büyük bir bozgun yasanmistir. Olusturulan Kutsal ittifak ile (Avusturya, Venedik, Lehistan, Malta, Rusya) 16 yil süren savaslarda maglup olunarak Belgrad önlerine kadar geri çekilmek zorunda kalinmistir.
* 1699 Karlofça Antlasmasi :
- Banat ve Temesvar hariç Macaristan’in büyük bir bölümü ve Erdel Avusturya’ya
- Podolya ve Ukrayna Lehistan’a
- Mora ve Dalmaçya kiyilari Venedik’e verilmistir.
- Baris 25 yil sürecek ve Avusturya’nin Garantörlügünde bulunacaktir.
Önemi : Osmanli ilk kez büyük ölçüde toprak kaybina ugramis ve gerileme dönemi baslamistir.
Not-1: Osmanli Devleti’nin Avrupa devletleri üzerindeki yaptirim gücü sona ermistir.
Not-2: Rusya ile yapilan ilk resmi antlasma Bahçesaray Antlasmasi’dir (1681).
1700 Istanbul Antlasmasi :
- Azak kalesi Rusya’ya birakilacak
- Ruslar kutsal yerleri ziyaret edebilecekler
- Istanbul’da elçi bulundurabileceklerdir.
Not : Rusya ilk kez Karadeniz’e inme imkani bulmustur.
17. YÜZYILDA IÇ ISYANLAR
* Merkezi (Istanbul) Isyanlari : III. Murat, II. Osman, IV. Murat, IV. Mehmet zamanlarinda görüldü. Kapikulu askerleri, zaman zaman da halk ve ulema sinifinin katilimiyla gerçeklesmistir. En büyükleri II. Osman’in tahttan indirilerek öldürüldügü isyan ile IV. Mehmet zamaninda Vakay-i Vakvakiye (Çinar Vakasi) adiyla gerçeklesen isyanlardir.
* Celali Isyanlari (Anadolu) : Ilk defa Yavuz zamaninda görülür. Anadolu’da çikan isyanlardir. Bu isyanlarin en önemlileri; Canbolatoglu, Karayazici, Kalenderoglu, Deli Hasan, Vardar Ali Pasa isyanlaridir.
* Eyalet Isyanlari : Merkezi otoritenin bozulmasindan faydalanarak devletten kopmak amaciyla Erdel, Eflak, Bogdan gibi yari bagimli eyaletlerde çikan isyanlardir.
17. YÜZYILDAKI ISLAHAT HAREKETLERI :
* Padisahlar
II. Osman : Yeniçeri Ocagi’ni kaldirmayi düsünmüstür. Sarayi halka açmaya çalismistir. Sosyal alanda islahat yapan ilk padisahtir.
IV. Murat : Istanbul ve Celali Isyanlarini bastirmis, devlet üzerindeki kadinlar ve saray agalari saltanatina son vermistir. Siddet ve korku politikasiyla nizami saglamis, içki, tütün ve gece sokaga çikma yasagi getirerek ahlaki alanda islahatlar yapmistir. Koçi Bey’e raporlar hazirlatarak köklü islahatlar gerçeklestirmeyi düsünmüsse de ömrü yetmemistir.
* Devlet adamlari :
Kuyucu Murat Pasa : Celali Isyanlarini siddetle bastirmistir. I. Ahmet dönemi vezirlerindendir.
Tarhuncu Ahmet Pasa : Osmanli’da ilk defa resmi devlet bütçesini hazirlayarak, saray masraflarini kisma yoluna gitmis, bunu hayatiyla ödemistir. IV. Mehmet dönemi veziridir.
Köprülü Mehmet Pasa : Sartli olarak basa geçmis, baski ve siddet yoluyla isyanlari bastirmistir.
Köprülü Fazil Ahmet Pasa : Kisa bir dönemde olsa devlete eski günlerini yasatmis, ordu, donanma ve maliyede düzenlemeler yapmistir.
* Fikir Adamlari :
Koçi Bey : Büyük bir fikir ve bilim adamidir. Duraklama ve gerilemenin sebeplerini, bunun önlem ve çarelerini iki rapor halinde hazirlayarak IV. Murat’a sunmustur.
17. YÜZYIL ISLAHATLARININ GENEL ÖZELLIKLERI
- Avrupa örnek alinmamistir.
- Yüzeyseldir, baski ve siddete dayanir.
- Devlet politikasi haline gelmemis, gelisme imkani bulamamislardir.
- Yeniçeri, ulema ve halkin tepkisiyle karsilasmistir.
- Genel olarak basarili olamamistir.
- Yönetim, hukuk ve teknik alanlarda islahat yapilmamistir.
- Duraklamaya çözüm olmamislardir.
III.MURAT (1574-1595)
MURAT III. (1574 -1595)
Osmanlı padişahlarının 12.’sidir. II. Selim‘in büyük oğludur. Annesi Nur-Banu Valide Sultan’dır. Babasının sancakbeyi bulunduğu Manisa’da doğdu. 1558′de Akşehir, 1562′de Manisa sancakbeyi oldu, babasının ölümü üzerine III. Murat 1574′te tahta çıktı. 20 yıl saltanattan sonra 49 yaşında öldü, yerine büyük oğlu III. Mehmet geçti.
III. Murat, saltanatının ilk yıllarında, Kanuni‘nin son, II. Selim‘in de tek vezir-i âzami (başbakanı) olan Sokullu Mehmet Paşa, devlete hakim olmakta devam ettiyse de, aleyhinde en önemli devlet adamları birleşmişlerdi. 14 yıldan fazla süren diktatörlüğü ile geniş bir muhalefet yaratan Sokullu, Divan-ı Hümayun (Kabine) toplantısından çıkarken, deli olduğu iddia edilen bir adam tarafından hançerlenerek öldürüldü. Bu olayı III. Murat’ın düzenlemiş olması şüphesiz gibidir; Sokollu, III. Murat’ın aynı zamanda eniştesi oluyordu.
İran Savaşı
III. Murat devrinin en önemli olayı İran Savaşı’dır. Büyük Osmanlı-Safevi savaşı 5 nisan 1578′de başladı. İran’daki Türk Safevi imparatorluğu, dünyada, Osmanlı İmparatorluğu’ndan sonra en güçlü devletti. İran Savaşı çok büyük fütuhatla sonuçlanmakla birlikte, pek çetin geçti. Önce Kıbrıs Fâtihi Kara Lala Mustafa Paşa başkomutan atandı. Asıl büyük başarıları Özdemiroğlu Osman Paşa kazandı. Özdemiroğlu, 1584′te Tebriz’i yeniden aldı. Tiflis, Baku gibi şehirlerle birlikte, bütün Kafkasya, Dağıstan, Gürcistan, Azerbaycan, Doğu İran, hatta Orta İran’ın önemli bir bölümü Osmanlı İmparatorluğu’na katıldı. Özdemiroğlu, başkomutan ve başbakan oldu. Safeviler arka arkaya birçok meydan savaşlarında yenildiler. Osmanlı İmparatorluğunun sınırı Hazar Denizi’ne dayandı.
Lehistan’ın, Fas’ın Alınması
1577′de Avrupa’nın büyük devletlerinden olan Lehistan, Osmanlı İmparatorluğunun himayesine alındı. Böylece Türk nüfuz alanı Baltık Denizi’ne dayandı. Osmanlı buyruğunda bulunan Erdel (Transilvanya) Prensi Batory, Lehistan Kralı oldu.
Portekiz Savaşı, Fas’ın himaye altına alınışı da III. Murat zamanında olmuştur. Tunus genel valisi ve Cezayir genel vali vekili oramiral Ramazan Paşa, 4 ağustos 1578′de, XVI. yüzyılın en büyük meydan savaşlarından biri olan Vâdi’s-Seyl’de Portekiz ordusunu yok etti. Bu meydan savaşı sonunda Portekiz gibi büyük bir devlet haritadan silindi, Fas imparatorluğu gibi başka bir büyük devlet de Osmanlı egemenliği altına girdi. Böylece, kesin olarak, batıda Atlas Okyanusu’na erişildi.
III. Murat devrinde Osmanlı İmparatorluğu, en güçlü Avrupa devleti olan İspanya ile daimi savaş halinde kaldı. III. Murat, Fransa’yı, İngiltere’yi, İspanya’ya karşı şiddetle destekledi. Bu arada, 1591′de İngiltere’ye yeniden acele yardım yapılmasına karar verildi.
III. Murat, saltanatının ilk yıllarında devlet işlerini Sokullu’ya bırakmış, ya da bırakmak zorunda kalmıştı. O da babası II. Selim gibi sefere çıkmamıştır. Büyük bir bilgin olan III. Murat, 2 Türkçe, 1 Arapça, 1 Farsça Divan ile tasavvuf üzerindeki derin bilgisini gösteren bir de risale bırakmıştır. Devrinde imparatorluğun sınırları en son büyüklüğüne erişti; 20 milyon km2 toprak Osmanlı İmparatorluğu’na ya katıldı, ya da nüfuzu altına alındı. Yalnız, gerilemenin ilk alametleri de bu padişah zamanında başladı. III. Murat, Ayasofya’daki türbesinde gömülüdür.
III. MURAT DEVRİNDE İSTANBUL’DA SAYIM
III. Murat devrinin ilgiye değer olaylarından biri, İstanbul’da Halep kadısı Zekeriya Efendi’nin başkanlığındaki bir heyet tarafından yapılan emlâk sayımıdır. Bu sayım, şehirde bir milyondan fazla nüfusun yaşadığını, İstanbul’un dünyanın en kalabalık şehri olduğunu ortaya koydu. Bu sayımın bazı sonuçları şöyledir: 485 cami, 4.494 mescit, 100 imaret, 1.653 ilkokul, 150 büyük tekke, 285 küçük tekke, 498 genel çeşme, 417 kervansaray, 4.985 küçük sokak çeşmesi, 585 değirmen, 285 fırın, 874 hamam, 13 hal, 589 bozahane, 743 kilise, 11.143 sokak ve cadde.
Osmanlı padişahlarının 12.’sidir. II. Selim‘in büyük oğludur. Annesi Nur-Banu Valide Sultan’dır. Babasının sancakbeyi bulunduğu Manisa’da doğdu. 1558′de Akşehir, 1562′de Manisa sancakbeyi oldu, babasının ölümü üzerine III. Murat 1574′te tahta çıktı. 20 yıl saltanattan sonra 49 yaşında öldü, yerine büyük oğlu III. Mehmet geçti.
III. Murat, saltanatının ilk yıllarında, Kanuni‘nin son, II. Selim‘in de tek vezir-i âzami (başbakanı) olan Sokullu Mehmet Paşa, devlete hakim olmakta devam ettiyse de, aleyhinde en önemli devlet adamları birleşmişlerdi. 14 yıldan fazla süren diktatörlüğü ile geniş bir muhalefet yaratan Sokullu, Divan-ı Hümayun (Kabine) toplantısından çıkarken, deli olduğu iddia edilen bir adam tarafından hançerlenerek öldürüldü. Bu olayı III. Murat’ın düzenlemiş olması şüphesiz gibidir; Sokollu, III. Murat’ın aynı zamanda eniştesi oluyordu.
İran Savaşı
III. Murat devrinin en önemli olayı İran Savaşı’dır. Büyük Osmanlı-Safevi savaşı 5 nisan 1578′de başladı. İran’daki Türk Safevi imparatorluğu, dünyada, Osmanlı İmparatorluğu’ndan sonra en güçlü devletti. İran Savaşı çok büyük fütuhatla sonuçlanmakla birlikte, pek çetin geçti. Önce Kıbrıs Fâtihi Kara Lala Mustafa Paşa başkomutan atandı. Asıl büyük başarıları Özdemiroğlu Osman Paşa kazandı. Özdemiroğlu, 1584′te Tebriz’i yeniden aldı. Tiflis, Baku gibi şehirlerle birlikte, bütün Kafkasya, Dağıstan, Gürcistan, Azerbaycan, Doğu İran, hatta Orta İran’ın önemli bir bölümü Osmanlı İmparatorluğu’na katıldı. Özdemiroğlu, başkomutan ve başbakan oldu. Safeviler arka arkaya birçok meydan savaşlarında yenildiler. Osmanlı İmparatorluğunun sınırı Hazar Denizi’ne dayandı.
Lehistan’ın, Fas’ın Alınması
1577′de Avrupa’nın büyük devletlerinden olan Lehistan, Osmanlı İmparatorluğunun himayesine alındı. Böylece Türk nüfuz alanı Baltık Denizi’ne dayandı. Osmanlı buyruğunda bulunan Erdel (Transilvanya) Prensi Batory, Lehistan Kralı oldu.
Portekiz Savaşı, Fas’ın himaye altına alınışı da III. Murat zamanında olmuştur. Tunus genel valisi ve Cezayir genel vali vekili oramiral Ramazan Paşa, 4 ağustos 1578′de, XVI. yüzyılın en büyük meydan savaşlarından biri olan Vâdi’s-Seyl’de Portekiz ordusunu yok etti. Bu meydan savaşı sonunda Portekiz gibi büyük bir devlet haritadan silindi, Fas imparatorluğu gibi başka bir büyük devlet de Osmanlı egemenliği altına girdi. Böylece, kesin olarak, batıda Atlas Okyanusu’na erişildi.
III. Murat devrinde Osmanlı İmparatorluğu, en güçlü Avrupa devleti olan İspanya ile daimi savaş halinde kaldı. III. Murat, Fransa’yı, İngiltere’yi, İspanya’ya karşı şiddetle destekledi. Bu arada, 1591′de İngiltere’ye yeniden acele yardım yapılmasına karar verildi.
III. Murat, saltanatının ilk yıllarında devlet işlerini Sokullu’ya bırakmış, ya da bırakmak zorunda kalmıştı. O da babası II. Selim gibi sefere çıkmamıştır. Büyük bir bilgin olan III. Murat, 2 Türkçe, 1 Arapça, 1 Farsça Divan ile tasavvuf üzerindeki derin bilgisini gösteren bir de risale bırakmıştır. Devrinde imparatorluğun sınırları en son büyüklüğüne erişti; 20 milyon km2 toprak Osmanlı İmparatorluğu’na ya katıldı, ya da nüfuzu altına alındı. Yalnız, gerilemenin ilk alametleri de bu padişah zamanında başladı. III. Murat, Ayasofya’daki türbesinde gömülüdür.
III. MURAT DEVRİNDE İSTANBUL’DA SAYIM
III. Murat devrinin ilgiye değer olaylarından biri, İstanbul’da Halep kadısı Zekeriya Efendi’nin başkanlığındaki bir heyet tarafından yapılan emlâk sayımıdır. Bu sayım, şehirde bir milyondan fazla nüfusun yaşadığını, İstanbul’un dünyanın en kalabalık şehri olduğunu ortaya koydu. Bu sayımın bazı sonuçları şöyledir: 485 cami, 4.494 mescit, 100 imaret, 1.653 ilkokul, 150 büyük tekke, 285 küçük tekke, 498 genel çeşme, 417 kervansaray, 4.985 küçük sokak çeşmesi, 585 değirmen, 285 fırın, 874 hamam, 13 hal, 589 bozahane, 743 kilise, 11.143 sokak ve cadde.
III.MEHMET (1595-1603)
MEHMET III. (1595-1603)
Osmanlı padişahlarının 13.südür. III. Murat’ın büyük oğludur. Annesi Safiye Vâ-lidesultan’dır. Babasının sancakbeyi bulunduğu Manisa’da doğdu. 17 yaşında Manisa’ya sancakbeyi olarak gönderildi. Babasının ölümü üzerine 1595′te III. Mehmet tahta çıktı. 9 yıla yakın süren bir hükümdarlıktan sonra 21 aralık 1603′te 37 yaşında öldü. Yerine oğlu I. Ahmet, sonra öteki oğlu I. Mustafa geçti.
III. Murat’ın zamanında imparatorluk 20 milyon km2′ye erişmiş, en geniş durumunu bulmuştu. III. Murat’ın son yıllarında, bazı zorluklar baş göstermişti. Bu arada, himaye altındaki Lehistan krallığı, hatta Fas imparatorluğu gibi bazı ülkelerin elde tutulmasına imkan bulunmadığı anlaşılmıştı. Almanya seferi, Sinan ve Ferhat Paşalar gibi değersiz vezir-i azam ve serdar-ı ekremler elinde sonuçsuz uzayıp gidiyordu.
Haçova Savaşı
Bunun üzerine III. Mehmet, 1596′da kendisi sefere çıktı. Kuzey Macaristan’ın en önemli şehir ve kalelerinden biri olan Eğri (Eger) fethedildi. Padişaha «Eğri Fâtihi» sanı verildi. Bundan sonra düşman, Türk ordusunu karşılayıp durdurmaya çalıştı. Her iki ordunun da mevcudu 100.000′i bir hayli aşıyordu. Alman ordusunda birçok Hıristiyan devletlerinin birlikleri vardı.
Osmanlı ordusu, 22 ekimde, Türkler’in «Haçova» dedikleri yerde bozgundan zor kurtuldu. III. Mehmet’in hassa kuvvetleri bile dağıldı Liyakatsiz vezir-i âzam Damat İbrahim Paşa, padişaha, derhal geri çekilmesi lüzumunu bildirdi.
Bunun üzerine III. Mehmet, atına bindi. Tam atını süreceği sırada, 60 yaşındaki hocası Sadettin Efendi, atın gemlerine yapıştı:
— «Padişahım,» dedi; «nereye gidersiz? Yerinizde sâbit-kadem olmaktan gayri çâre yoktur. Siz giderseniz bütün ordu dağılır.»
Hoca Sadettin Efendi, bu sözleriyle, Osmanlı tarihinin en büyük meydan savaşlarından birinin kazanılmasını sağladı. Birlikler toplanıp yeniden savaş nizamı aldılar. Yeniçerilerin şaşkınlığına kendilerini kaptırmayan akıncı beyleri, karşı taarruza geçip ilk hamlede. 20.000 Alman’ı kılıçtan geçirdiler. Akşama kadar Haçova sahrasında 50.000 düşman ölüsü sayıldı. Bu vuruşmada, Osmanlı tarihinde ilk defa olarak yeniçerilerin yetersizliği anlaşıldı. Savaş akıncı ve Kırım birlikleri sayesinde kazanılmıştı. Başta Hoca Sadettin Efendi olmak üzere birçok devlet adamları, Yeniçeri ocağında geniş ölçüae ıslahat yapılması fikrini ileri sürmeye başladılar.
Padişaha çekilmeyi tavsiye eden Damat İbrahim Paşa azledildi. Savaş alanından kaçan Habeşistan genel valisi Sohrâb Paşa’nın da kadın elbisesiyle Belgrad sokaklarında dolaştırıldıktan sonra, başının vurulması için ferman çıktı.
Haçova’da zafer kazanılmış olmakla bera ber Almanya savaşı gene de uzayıp gitti. Bun dan sonra savaşın en önemli olayı Kanije Zaferi’dir (Tiryaki Hasan Paşa). Bu sıralarda Anadolu’da çıkan, «Celâli hareketleri» denen geniş ölçüdeki isyanlar durumu bir kat daha karıştırdı. İran’la da yeniden savaş başladı. Bu şartlar içinde III. Mehmet genç yaşında öldü. Türbesi Ayasofya’nın avlusundadır.
Osmanlı padişahlarının 13.südür. III. Murat’ın büyük oğludur. Annesi Safiye Vâ-lidesultan’dır. Babasının sancakbeyi bulunduğu Manisa’da doğdu. 17 yaşında Manisa’ya sancakbeyi olarak gönderildi. Babasının ölümü üzerine 1595′te III. Mehmet tahta çıktı. 9 yıla yakın süren bir hükümdarlıktan sonra 21 aralık 1603′te 37 yaşında öldü. Yerine oğlu I. Ahmet, sonra öteki oğlu I. Mustafa geçti.
III. Murat’ın zamanında imparatorluk 20 milyon km2′ye erişmiş, en geniş durumunu bulmuştu. III. Murat’ın son yıllarında, bazı zorluklar baş göstermişti. Bu arada, himaye altındaki Lehistan krallığı, hatta Fas imparatorluğu gibi bazı ülkelerin elde tutulmasına imkan bulunmadığı anlaşılmıştı. Almanya seferi, Sinan ve Ferhat Paşalar gibi değersiz vezir-i azam ve serdar-ı ekremler elinde sonuçsuz uzayıp gidiyordu.
Haçova Savaşı
Bunun üzerine III. Mehmet, 1596′da kendisi sefere çıktı. Kuzey Macaristan’ın en önemli şehir ve kalelerinden biri olan Eğri (Eger) fethedildi. Padişaha «Eğri Fâtihi» sanı verildi. Bundan sonra düşman, Türk ordusunu karşılayıp durdurmaya çalıştı. Her iki ordunun da mevcudu 100.000′i bir hayli aşıyordu. Alman ordusunda birçok Hıristiyan devletlerinin birlikleri vardı.
Osmanlı ordusu, 22 ekimde, Türkler’in «Haçova» dedikleri yerde bozgundan zor kurtuldu. III. Mehmet’in hassa kuvvetleri bile dağıldı Liyakatsiz vezir-i âzam Damat İbrahim Paşa, padişaha, derhal geri çekilmesi lüzumunu bildirdi.
Bunun üzerine III. Mehmet, atına bindi. Tam atını süreceği sırada, 60 yaşındaki hocası Sadettin Efendi, atın gemlerine yapıştı:
— «Padişahım,» dedi; «nereye gidersiz? Yerinizde sâbit-kadem olmaktan gayri çâre yoktur. Siz giderseniz bütün ordu dağılır.»
Hoca Sadettin Efendi, bu sözleriyle, Osmanlı tarihinin en büyük meydan savaşlarından birinin kazanılmasını sağladı. Birlikler toplanıp yeniden savaş nizamı aldılar. Yeniçerilerin şaşkınlığına kendilerini kaptırmayan akıncı beyleri, karşı taarruza geçip ilk hamlede. 20.000 Alman’ı kılıçtan geçirdiler. Akşama kadar Haçova sahrasında 50.000 düşman ölüsü sayıldı. Bu vuruşmada, Osmanlı tarihinde ilk defa olarak yeniçerilerin yetersizliği anlaşıldı. Savaş akıncı ve Kırım birlikleri sayesinde kazanılmıştı. Başta Hoca Sadettin Efendi olmak üzere birçok devlet adamları, Yeniçeri ocağında geniş ölçüae ıslahat yapılması fikrini ileri sürmeye başladılar.
Padişaha çekilmeyi tavsiye eden Damat İbrahim Paşa azledildi. Savaş alanından kaçan Habeşistan genel valisi Sohrâb Paşa’nın da kadın elbisesiyle Belgrad sokaklarında dolaştırıldıktan sonra, başının vurulması için ferman çıktı.
Haçova’da zafer kazanılmış olmakla bera ber Almanya savaşı gene de uzayıp gitti. Bun dan sonra savaşın en önemli olayı Kanije Zaferi’dir (Tiryaki Hasan Paşa). Bu sıralarda Anadolu’da çıkan, «Celâli hareketleri» denen geniş ölçüdeki isyanlar durumu bir kat daha karıştırdı. İran’la da yeniden savaş başladı. Bu şartlar içinde III. Mehmet genç yaşında öldü. Türbesi Ayasofya’nın avlusundadır.
I.AHMET (1603-1617)
AHMET I. (1603 -1617)
Osmanlı padişahlarının on dördüncüsüdür. III. Mehmet ile Handan Sultan’ın oğludur. Manisa’da doğmuş, 1603 te babasının yerine tahta geçmiştir.
1. Ahmet’in yaptığı ilk icraat Bayezit zamanında başlayıp Fatih Mehmet zamanında kanunlaşan kardeş öldürme geleneğine son vererek hanedanın en yaşlı erkeğinin tahta geçmesi kaidesini kurması olmuştur. Gerçekten de kendi ölümünden sonra yerine kardeşi Mustafa tahta çıkmıştır. Daha sonra II. Murat ve III. Mehmet zamanında saray işlerine karışan annesi Safiye Sultan’ı (Venedikli Baffa), gözdeleriyle birlikte Eski Saraya göndermiştir.
I. Ahmet tahta çıktığı zaman Osmanlı İmparatorluğu, İran ve Avusturya ile savaş halindeydi. Iran cephesi komutanı Cağalzade Sinan Paşa 1604 te yola çıktı. Ordunun yaklaştığını gören Şah Abbas geri çekildiyse de, Van’da kışlamak zorunda kalınması Şah Abbas’ın yeniden hücüm etmesine sebep oldu. Sinan Paşa güçlükle kendisini Erzurum’a atarak, ilkbaharda yeniden taarruza geçti. Bu defa da orduda inzibat namına bir şey kalmamıştı. Bu yüzden savaş başarılı olmadı, ordunun büyük bir kısmı emir beklemeden dağıldı. Sinan Paşa da birkaç bin yeniçeri ile geri çekilmek zorunda kaldı, bir müddet sonra kederinden öldü.
Öte yandan, Sadrazam Malkoç Ali Paşa ise Avusturya seferini idare ediyordu. Onun ölümünden sonra I. Ahmet, Sadrazam Lala Mehmet Paşayı sadrazamlığa getirdi. Sefere çıkan sadrazam, Vaç (Waitzen) kalesini aldı, fakat Estergon (Esztergom, Gran) Kalesini ve Peşte’yi almadan geri döndü. Ancak, bu arada Erdel Beyi Bocskay İstvan, Osmanlılarla işbirliği yaparak, Avusturyalılara karşı savaştı ve galip geldi. Artık Osmanlılar da, Avusturyalılar da savaştan bıkmıştı. Buna rağmen Türkler Estergon’un fethini lüzumlu sayıyorlardı. Bunun için Lala Mehmet Paşa yeniden sefere çıkarak Tepedelen, (Saint Thomas tepesindeki istihkama Türklerin verdikleri isim) VVissegrad, ve Estergon kalelerini aldı. Bu arada Bocskay İstvan da Uyvar’ı (Neuhaeusel’i) almıştı. Bu başarısından dolayı Lala Mehmet Paşa ona törenle Erdel ve Macar tacını giydirdi. Lala Mehmet Paşa bu seferden sonra yeni bir Avrupa seferi daha düşünürken, bazı entrikalarla doğu cephesine verildi. I. Ahmet, Paşanın itirazlarını dinlemedi, idamla tehdit etti, fakat bu tehdidin gerçekleşmesine meydan kalmadan Lala Mehmet Paşa kederinden öldü.
Avusturya cephesine Kuyucu Murat Paşa getirilmişti. Murat Paşa Avusturyalılarla Jitvatorok (Zsitvatorok-Jitva Boğazı) Antlaşmasını yaptı. Buna göre Avusturya, Osmanlı Devleti ile eşit tutulacaktı. Halbuki o zamana kadar Osmanlı İmparatorluğu Avusturya’ya her istediğini kabul ettirmeye muvaffak olmuştur.
I. Ahmet devrinin en Önemli İç olayı Celali ayaklanmalarıdır. Uzun süren seferler Anadoludaki asayişi bozmuş, tımarlı sipahiler zaafa uğramıştı. Zaman zaman Celalilerle Anadoluda yapılan çarpışmalar hükümet kuvvetlerinin mağlubiyetiyle sonuçlanıyordu. Jitvatorok Antlaşmasından sonra Kuyucu Murat Faşa Celalilerin üzerine yürüdü. Bunların en tehlikelisi olan Canbulatoğlu Ali Paşa Suriye’de hüküm sürüyordu. Murat Paşa, yol boyunca, bu asi Celalilerin kimini zorla, kimini güzellikle yola getirdi. Nihayet Canbulatoğlu Ali Paşa ile karşılaşarak onu da yendi. Canbulatoğlu İstanbul’a kaçıp Padişaha sığındığı için affedildiyse de sonradan Belgrad’da öldürüldü. Kuyucu Murat Paşa, Celali isyanlarının bastırıldıktan sonra İran seferine çıkmıştı, fakat başarı kazanamadan öldüğü için yerine gelen Nasuh Paşa İranlılarla bir antlaşma yaptı.
I. Ahmet zamanında Akdeniz’de güvenliği sağlamak için çalışılmış, Floransa ve Malta korsanlarıyla başarılı çarpışmalar yapılmıştır. Karadeniz kıyılarını ise Şakşaki İbrahim Paşa koruyordu, I. Ahmet zamanında İranlılarla yeniden savaş çıkmışla da bunun neticesi ancak Padişahın ölümünden sonra alınmıştır.
I. Ahmet bir mide hastalığı sonunda genç yaşta ölmüştür. Bahtı lakabıyla şiirler yazan Padişahın hattatlığa da merakı vardı. Gerek Celalilerin temizlenmesinde, gerekse dış savaşlarda kumandanlarını başarı ile seçmiş, sırasında memleket idaresinde büyük bir şiddet göstermiştir.
Sultan Ahmet camisini yaptıran I. Ahmet, Osmanlı mimarisine güzel bir anıt hediye etmiştir.
Osmanlı padişahlarının on dördüncüsüdür. III. Mehmet ile Handan Sultan’ın oğludur. Manisa’da doğmuş, 1603 te babasının yerine tahta geçmiştir.
1. Ahmet’in yaptığı ilk icraat Bayezit zamanında başlayıp Fatih Mehmet zamanında kanunlaşan kardeş öldürme geleneğine son vererek hanedanın en yaşlı erkeğinin tahta geçmesi kaidesini kurması olmuştur. Gerçekten de kendi ölümünden sonra yerine kardeşi Mustafa tahta çıkmıştır. Daha sonra II. Murat ve III. Mehmet zamanında saray işlerine karışan annesi Safiye Sultan’ı (Venedikli Baffa), gözdeleriyle birlikte Eski Saraya göndermiştir.
I. Ahmet tahta çıktığı zaman Osmanlı İmparatorluğu, İran ve Avusturya ile savaş halindeydi. Iran cephesi komutanı Cağalzade Sinan Paşa 1604 te yola çıktı. Ordunun yaklaştığını gören Şah Abbas geri çekildiyse de, Van’da kışlamak zorunda kalınması Şah Abbas’ın yeniden hücüm etmesine sebep oldu. Sinan Paşa güçlükle kendisini Erzurum’a atarak, ilkbaharda yeniden taarruza geçti. Bu defa da orduda inzibat namına bir şey kalmamıştı. Bu yüzden savaş başarılı olmadı, ordunun büyük bir kısmı emir beklemeden dağıldı. Sinan Paşa da birkaç bin yeniçeri ile geri çekilmek zorunda kaldı, bir müddet sonra kederinden öldü.
Öte yandan, Sadrazam Malkoç Ali Paşa ise Avusturya seferini idare ediyordu. Onun ölümünden sonra I. Ahmet, Sadrazam Lala Mehmet Paşayı sadrazamlığa getirdi. Sefere çıkan sadrazam, Vaç (Waitzen) kalesini aldı, fakat Estergon (Esztergom, Gran) Kalesini ve Peşte’yi almadan geri döndü. Ancak, bu arada Erdel Beyi Bocskay İstvan, Osmanlılarla işbirliği yaparak, Avusturyalılara karşı savaştı ve galip geldi. Artık Osmanlılar da, Avusturyalılar da savaştan bıkmıştı. Buna rağmen Türkler Estergon’un fethini lüzumlu sayıyorlardı. Bunun için Lala Mehmet Paşa yeniden sefere çıkarak Tepedelen, (Saint Thomas tepesindeki istihkama Türklerin verdikleri isim) VVissegrad, ve Estergon kalelerini aldı. Bu arada Bocskay İstvan da Uyvar’ı (Neuhaeusel’i) almıştı. Bu başarısından dolayı Lala Mehmet Paşa ona törenle Erdel ve Macar tacını giydirdi. Lala Mehmet Paşa bu seferden sonra yeni bir Avrupa seferi daha düşünürken, bazı entrikalarla doğu cephesine verildi. I. Ahmet, Paşanın itirazlarını dinlemedi, idamla tehdit etti, fakat bu tehdidin gerçekleşmesine meydan kalmadan Lala Mehmet Paşa kederinden öldü.
Avusturya cephesine Kuyucu Murat Paşa getirilmişti. Murat Paşa Avusturyalılarla Jitvatorok (Zsitvatorok-Jitva Boğazı) Antlaşmasını yaptı. Buna göre Avusturya, Osmanlı Devleti ile eşit tutulacaktı. Halbuki o zamana kadar Osmanlı İmparatorluğu Avusturya’ya her istediğini kabul ettirmeye muvaffak olmuştur.
I. Ahmet devrinin en Önemli İç olayı Celali ayaklanmalarıdır. Uzun süren seferler Anadoludaki asayişi bozmuş, tımarlı sipahiler zaafa uğramıştı. Zaman zaman Celalilerle Anadoluda yapılan çarpışmalar hükümet kuvvetlerinin mağlubiyetiyle sonuçlanıyordu. Jitvatorok Antlaşmasından sonra Kuyucu Murat Faşa Celalilerin üzerine yürüdü. Bunların en tehlikelisi olan Canbulatoğlu Ali Paşa Suriye’de hüküm sürüyordu. Murat Paşa, yol boyunca, bu asi Celalilerin kimini zorla, kimini güzellikle yola getirdi. Nihayet Canbulatoğlu Ali Paşa ile karşılaşarak onu da yendi. Canbulatoğlu İstanbul’a kaçıp Padişaha sığındığı için affedildiyse de sonradan Belgrad’da öldürüldü. Kuyucu Murat Paşa, Celali isyanlarının bastırıldıktan sonra İran seferine çıkmıştı, fakat başarı kazanamadan öldüğü için yerine gelen Nasuh Paşa İranlılarla bir antlaşma yaptı.
I. Ahmet zamanında Akdeniz’de güvenliği sağlamak için çalışılmış, Floransa ve Malta korsanlarıyla başarılı çarpışmalar yapılmıştır. Karadeniz kıyılarını ise Şakşaki İbrahim Paşa koruyordu, I. Ahmet zamanında İranlılarla yeniden savaş çıkmışla da bunun neticesi ancak Padişahın ölümünden sonra alınmıştır.
I. Ahmet bir mide hastalığı sonunda genç yaşta ölmüştür. Bahtı lakabıyla şiirler yazan Padişahın hattatlığa da merakı vardı. Gerek Celalilerin temizlenmesinde, gerekse dış savaşlarda kumandanlarını başarı ile seçmiş, sırasında memleket idaresinde büyük bir şiddet göstermiştir.
Sultan Ahmet camisini yaptıran I. Ahmet, Osmanlı mimarisine güzel bir anıt hediye etmiştir.
I.MUSTAFA
MUSTAFA I. (1617-1618) (1622-1623)
Osmanlı padişahlarının 15.’sidir. III. Mehmet’in oğlu ve I. Ahmet‘in kardeşidir. 1617′ye kadar, babadan, büyük oğula kalan Osmanlı saltanat usulü, Sultan Mustafa’ nın, ağabeysi I. Ahmet‘in yerine tahta geçmesi ile değişmiştir.
Saray entrikaları sonunda I. Ahmet‘in büyük oğlu ve veliahti Şehzade Osman (II. Osman) padişah olmamış, aceleye getirilip Sultan Mustafa tahta çıkarılmıştır. Şehzade Osman’ın sertliği ile Sultan Mustafa’nın yumuşak tabiati buna sebep olmuştur. Bu entrikada I. Ahmet‘in gözdesiKösem Mahpeyker‘in birinci derecede rolü olduğu söylenebilir.
Tahta geçirildikten az sonra Sultan Mustafa’nın şuurunun bozuk olduğu anlaşıldı. Bir delinin padişah ve halife olması şer’an da, kanunen de mümkün değildi. Onun için 3 ay sonra tahttan indirildi. Yerine yeğeni olan, tahtın meşru sahibi Şehzade Osman padişah oldu. Ancak, 4 yıl sonra tarihte «Hâile-i Osmâniye» diye anılan faciada, saltanat II. Osman’ın elinden alınınca, Sultan Mustafa, anlaşılmaz bir şekilde, yeniden padişah oldu. Bu seferki hükümdarlığı 1 yıl sürdü (1622-1623). Bu suretle her iki saltanatının toplamı 1,5 yıl eder. Bundan sonra yeğeni IV. Murat devrindeTopkapı Sarayı‘ndaki dairesinde 16 yıl yaşayan Sultan Mustafa 48 yaşında öldü. Ayasofya’daki bir türbede gömülüdür.
Osmanlı padişahlarının 15.’sidir. III. Mehmet’in oğlu ve I. Ahmet‘in kardeşidir. 1617′ye kadar, babadan, büyük oğula kalan Osmanlı saltanat usulü, Sultan Mustafa’ nın, ağabeysi I. Ahmet‘in yerine tahta geçmesi ile değişmiştir.
Saray entrikaları sonunda I. Ahmet‘in büyük oğlu ve veliahti Şehzade Osman (II. Osman) padişah olmamış, aceleye getirilip Sultan Mustafa tahta çıkarılmıştır. Şehzade Osman’ın sertliği ile Sultan Mustafa’nın yumuşak tabiati buna sebep olmuştur. Bu entrikada I. Ahmet‘in gözdesiKösem Mahpeyker‘in birinci derecede rolü olduğu söylenebilir.
Tahta geçirildikten az sonra Sultan Mustafa’nın şuurunun bozuk olduğu anlaşıldı. Bir delinin padişah ve halife olması şer’an da, kanunen de mümkün değildi. Onun için 3 ay sonra tahttan indirildi. Yerine yeğeni olan, tahtın meşru sahibi Şehzade Osman padişah oldu. Ancak, 4 yıl sonra tarihte «Hâile-i Osmâniye» diye anılan faciada, saltanat II. Osman’ın elinden alınınca, Sultan Mustafa, anlaşılmaz bir şekilde, yeniden padişah oldu. Bu seferki hükümdarlığı 1 yıl sürdü (1622-1623). Bu suretle her iki saltanatının toplamı 1,5 yıl eder. Bundan sonra yeğeni IV. Murat devrindeTopkapı Sarayı‘ndaki dairesinde 16 yıl yaşayan Sultan Mustafa 48 yaşında öldü. Ayasofya’daki bir türbede gömülüdür.
II.OSMAN (1618-1622)
OSMAN II. [Genç Osman] ( 1618-1622)
Osmanlı padişahlarının 16.’sidir. I. Ahmet’in büyük oğludur. AnnesiMâhfiruz Vâlide Sultan’dır.
1. Ahmet, 1617′de, 27 yaşında ölünce, büyük oğlu Veliaht Şehzade Osman’ın tahta geçmesi lâzımken, Sultan Ahmet’in eşi, 3 Genç Osman şehzade anası Mahpeyker Kösem Haseki Sultan, birtakım devlet adamlariyle birleşip, Şehzade Osman’ın amcası I. Mustafa’yı tahta çıkardı. Çünkü genç şehzadenin kuvvetli kişiliğinden korkuluyordu. Böylece Osmanlı hanedanının o zamana kadar babadan büyük oğula geçen saltanat düzeni değişti; hanedanın en büyük şehzadesi padişah olmaya başladı
I. Mustafa tahtta çok kalamadı, deli olduğunun anlaşılması üzerine, üç ay sonra tahttan indirildi. II. Osman, 13 yaşında, padişah oldu.
Tarihte «Genç Osman» diye tanınan II Osman, Osmanlı padişahlarının en dikkat çekicilerinden biridir Babası gibi çok genç yaşında olgunlaşmıştı; klâsik İslâm bilimleriyle Doğu dillerinden başka Lâtince, Yunanca, İtalyanca öğrenmişti.
Lehistan Savaşı
II. Osman, tahta geçince, ilk önce Lehistan meselesini ele aldı. Lehistan, bir müddet önce Osmanlı devletinin himayesinden çıkmış, 1617′de bu konuda bir antlaşma imzalanmıştı. Yalnız, Lehistan bu antlaşma hükümlerini bozmakta gecikmedi. Bunun üzerine Osmanlı ordusu, Lehistan’a girdi. Bosna Hersek Hırvatistan Genel Valisi Vezir İskender Paşa’nın komuta ettiği ordu, Kırım Hanı Canibey Giray, Rumeli Genel Valisi Vezir Yusuf Paşa, akıncı komutanı Koca Hızır Paşa gibi büyük askerlerin gayretiyle, 20 eylül 1620′de, Stanislas Zolkiewsky’nin başkomutanlığındaki büyük Leh ordusunu, 10.000 ölü verdirerek, bozguna uğrattı. Lehler’in arkasına düşen İskender Paşa, 17 gün içinde 50.000 düşman askerini yok etti. 120 top, sonsuz ganimet alındı. Bunun üzerine, Lehistan, barış istediyse de Osmanlı Hükümeti bu teklifi kabul etmedi, barış görüşmeleri için gelen Leh heyetini İstanbul’a sokmayıp geri çevirdi.
II. Osman’ın başkomutanlık ettiği Lehistan Seferi 8 ay, 18 gün sürdü. Bu savaşta Doğu Avrupa’nın kilidi sayılan Hotin Kalesi ile Podolya eyaleti alındı. Lehistan Krallığı, III. Murat devrinde olduğu gibi gene Osmanlı devletinin himayesini kabul etti, vergiye bağlandı. II. Osman, Ortodoks âlemini olduğu gibi Protestan dünyasını da Türk egemenliğine almak, Baltık Denizi’ne çıkmak istiyordu. Ancak, Yeniçeri ocağı, bu seferde büyük liyakatsizlik, gayretsizlik gösterdi. Padişahın büyükbabası III. Mehmet devrinde Şeyhülislâm Hoca Sadettin Efendi’nin bu ocağı düzenlemek veya söndürmek fikri, II. Osman’da sabit bir düşünce oldu.
Genç Osman Nasıl Öldürüldü
Genç Osman’ın bu tasarısı, Osmanlı tarihinde «Hâile-i Osmaniye» diye anılan acıklı olaylara yol açtı. Sarayın içinde de, dışında da ihanete uğrayan II. Osman, sığındığı Yeniçeri ocağından, eski hükümdar I. Mustafa’nın eniştesi vezir-i âzam Damat Hain Davut Paşa tarafından Yedikule’ye kaldırılıp öldürüldü. Bu, Osmanlı tarihinde ilk hükümdar öldürme olayıdır.
Yeniçeriler dışında, bütün ordu, bütün millet Sultan Osman’ı şehit saydı, öcünü almak için Anadolu’da büyük ölçüde ayaklanmalar oldu, yıllarca bu ayaklanmaların ardı kesilmedi. Osmanlı tarihinde bir çeşit Kerbelâ Faciası sayılan bu olay, imparatorluğun iç bünyesini, kardeşi IV. Murat’ın kesin iktidar yıllarına kadar sarstı.
Genç Osman öldürüldükten sonra yeniden I. Mustafa tahta çıkarıldı. 4 yıl, 2 ay, 22 günlük bir saltanattan sonra öldürülen II. Osman, babası I. Ahmet’in Sultanahmet Camisi‘ndeki türbesine gömüldü. Genç Osman Şeyhülislâm Esat Efendi’nin ve Vezir Pertev Paşa’nın kızları ile evlenmişti. Çocukları yaşamamıştır. Genç Osman divan sahibi şairdi.
Osmanlı padişahlarının 16.’sidir. I. Ahmet’in büyük oğludur. AnnesiMâhfiruz Vâlide Sultan’dır.
1. Ahmet, 1617′de, 27 yaşında ölünce, büyük oğlu Veliaht Şehzade Osman’ın tahta geçmesi lâzımken, Sultan Ahmet’in eşi, 3 Genç Osman şehzade anası Mahpeyker Kösem Haseki Sultan, birtakım devlet adamlariyle birleşip, Şehzade Osman’ın amcası I. Mustafa’yı tahta çıkardı. Çünkü genç şehzadenin kuvvetli kişiliğinden korkuluyordu. Böylece Osmanlı hanedanının o zamana kadar babadan büyük oğula geçen saltanat düzeni değişti; hanedanın en büyük şehzadesi padişah olmaya başladı
I. Mustafa tahtta çok kalamadı, deli olduğunun anlaşılması üzerine, üç ay sonra tahttan indirildi. II. Osman, 13 yaşında, padişah oldu.
Tarihte «Genç Osman» diye tanınan II Osman, Osmanlı padişahlarının en dikkat çekicilerinden biridir Babası gibi çok genç yaşında olgunlaşmıştı; klâsik İslâm bilimleriyle Doğu dillerinden başka Lâtince, Yunanca, İtalyanca öğrenmişti.
Lehistan Savaşı
II. Osman, tahta geçince, ilk önce Lehistan meselesini ele aldı. Lehistan, bir müddet önce Osmanlı devletinin himayesinden çıkmış, 1617′de bu konuda bir antlaşma imzalanmıştı. Yalnız, Lehistan bu antlaşma hükümlerini bozmakta gecikmedi. Bunun üzerine Osmanlı ordusu, Lehistan’a girdi. Bosna Hersek Hırvatistan Genel Valisi Vezir İskender Paşa’nın komuta ettiği ordu, Kırım Hanı Canibey Giray, Rumeli Genel Valisi Vezir Yusuf Paşa, akıncı komutanı Koca Hızır Paşa gibi büyük askerlerin gayretiyle, 20 eylül 1620′de, Stanislas Zolkiewsky’nin başkomutanlığındaki büyük Leh ordusunu, 10.000 ölü verdirerek, bozguna uğrattı. Lehler’in arkasına düşen İskender Paşa, 17 gün içinde 50.000 düşman askerini yok etti. 120 top, sonsuz ganimet alındı. Bunun üzerine, Lehistan, barış istediyse de Osmanlı Hükümeti bu teklifi kabul etmedi, barış görüşmeleri için gelen Leh heyetini İstanbul’a sokmayıp geri çevirdi.
II. Osman’ın başkomutanlık ettiği Lehistan Seferi 8 ay, 18 gün sürdü. Bu savaşta Doğu Avrupa’nın kilidi sayılan Hotin Kalesi ile Podolya eyaleti alındı. Lehistan Krallığı, III. Murat devrinde olduğu gibi gene Osmanlı devletinin himayesini kabul etti, vergiye bağlandı. II. Osman, Ortodoks âlemini olduğu gibi Protestan dünyasını da Türk egemenliğine almak, Baltık Denizi’ne çıkmak istiyordu. Ancak, Yeniçeri ocağı, bu seferde büyük liyakatsizlik, gayretsizlik gösterdi. Padişahın büyükbabası III. Mehmet devrinde Şeyhülislâm Hoca Sadettin Efendi’nin bu ocağı düzenlemek veya söndürmek fikri, II. Osman’da sabit bir düşünce oldu.
Genç Osman Nasıl Öldürüldü
Genç Osman’ın bu tasarısı, Osmanlı tarihinde «Hâile-i Osmaniye» diye anılan acıklı olaylara yol açtı. Sarayın içinde de, dışında da ihanete uğrayan II. Osman, sığındığı Yeniçeri ocağından, eski hükümdar I. Mustafa’nın eniştesi vezir-i âzam Damat Hain Davut Paşa tarafından Yedikule’ye kaldırılıp öldürüldü. Bu, Osmanlı tarihinde ilk hükümdar öldürme olayıdır.
Yeniçeriler dışında, bütün ordu, bütün millet Sultan Osman’ı şehit saydı, öcünü almak için Anadolu’da büyük ölçüde ayaklanmalar oldu, yıllarca bu ayaklanmaların ardı kesilmedi. Osmanlı tarihinde bir çeşit Kerbelâ Faciası sayılan bu olay, imparatorluğun iç bünyesini, kardeşi IV. Murat’ın kesin iktidar yıllarına kadar sarstı.
Genç Osman öldürüldükten sonra yeniden I. Mustafa tahta çıkarıldı. 4 yıl, 2 ay, 22 günlük bir saltanattan sonra öldürülen II. Osman, babası I. Ahmet’in Sultanahmet Camisi‘ndeki türbesine gömüldü. Genç Osman Şeyhülislâm Esat Efendi’nin ve Vezir Pertev Paşa’nın kızları ile evlenmişti. Çocukları yaşamamıştır. Genç Osman divan sahibi şairdi.
IV.MURAT (1623-1640)
MURAT IV. (1623-1640)
Osmanlı padişahlarının 17.’sidir. I. Ahmet‘in oğullarındandır. AnnesiKösem Mahpeyker Vâlide Sultandır. İstanbul’da doğdu. 11 yaşında amcası I. Mustafa’nın yerine tahta geçti. 16 yıl saltanat sürdü, 27 yaşında öldü. Oğlu olmadığı için yerine kardeşi İbrahim geçti, buhranlı bir anda tahta çıktı. Çocuk yaşında olduğu için, annesi Kösem Valide Sultansaltanat naibesi oldu. Anadolu II. Osman’ın kan dâvasiyle, İstanbul’daki gayrimeşru hükümeti devirmek meseleleriyle karışırken, İran da fırsattan faydalanıp Irak’ta taarruza geçmiş, 1624′te Bağdat’ı almıştı.
Yeniçeri Ayaklanmaları
Bu derece önemli bir eyalet merkezinin düşmesi, buhranı bir kat daha artırdı. Yeniçeri zorbalarının ayaklanmaları, büyük facialarla bitiyordu. Zorbalar, 1632′de IV. Murat’ın gözleri önünde, değerli vezir-ı âzami Müezzinzade Damat Hafız Ahmet Paşa’yı parçaladılar.
Yalnız, genç padişah da artık devlet işlerine hakim olmaya başlamıştı. Zorba ele başılarından olan eski vezir-i âzam ve serdâr-ı ekrem Hüsrev Paşa’yı Tokat’ta idam ettirdi.
Yeniçeriler bunun üzerine yeniden ayaklandılarsa da IV. Murat, zorbaları tutan vezir-i azam Topal Recep Paşa’yı da idam ettirip durumu kesin şekilde eline aldı. Daha sonra, zorbalarla çok hafif bir şekilde ilgilenmiş olan Şeyhülislâm Ahizade Hüseyin Efendi’yi de, sırf gözdağı vermek için idam ettirdi; halbuki ulema sınıfından en küçük bir ferdin bile idamı kanunen yasaktı. IV. Murat, bu mevkie yeniden sevgili şeyhülislamı şair Yahya Efendi’yi getirdi; Yahya Efendi, 18 yıl şeyhülislamlıkta kalmıştır.
IV. Murat, 1635 martında Revan seferine çıktı. 8 ağustosta kaleyi aldı. 11 eylülde Tebriz’e girdi. 1638 nisanında «Bağdat seferi» denilen İkinci Iran Seferi’ne çıktı. Bağdat, yıllardan beri, kanlı kuşatmalara rağmen, İranlılar’dan geri alınamıyordu.
IV. Murat Bağdat’ta
15 kasım 1638′de Bağdat’ın kanlı kuşatması başladı. Şehri 40.000 kişilik bir Türk-Safevi ordusu savunuyordu. 1625′te Mustafa Paşa Bağdat önlerinde şehit düşmüştü, bu sefer oğlu vezir-i azam Tayyar Mehmet Paşa da savaşta şehit oldu.
«Bağdat Fatihi» diye anılan IV. Murat, Abbasiler’in başkentine girdi. 17 mayıs 1639′ da Kasr-ı Şirin Antlaşması ile Türk – İran savaşına son verildi. IV. Murat, 1 yıl 4 av süren bu ünlü seferinden 12 haziran 1639′ da İstanbul’a döndü. Bir müddet sonra da hastalanıp öldü. Sultan Ahmet Camisi’ndeki babası I. Ahmet’in türbesine gömüldü.
IV. Murat, imparatorluğu müthiş bir kargaşalıktan kurtarmış, hattâ ünlü tarihçi Hammer’e göre, devletin hayatına 50 yıl kazandırmıştır. «İkinci Yavuz» diye anılır. Devleti fiilen idare ettiği 8 yıl içinde hiçbir tahakküme yer vermedi. 100.000 olan Yeniçeri sayısını 35.000′e indirdi, ordunun saygısını kazandı. Yalnız, herkese sözünü geçirebilmek için çok kan döktü. İdam ettirdikleri arasında bir şeyhülislâm, bir Kırım hanı, bir de Ortodoks cihan patriği vardır.
IV. Murat şair, sanatkâr ve bestekârdı. Topkapı Sarayı‘nda seferlerinin hatırasını yaşatmak için yaptırdığı Revan ve Bağdat Köşkleri Türk mimarlığının şaheserlerindendir.
Osmanlı padişahlarının 17.’sidir. I. Ahmet‘in oğullarındandır. AnnesiKösem Mahpeyker Vâlide Sultandır. İstanbul’da doğdu. 11 yaşında amcası I. Mustafa’nın yerine tahta geçti. 16 yıl saltanat sürdü, 27 yaşında öldü. Oğlu olmadığı için yerine kardeşi İbrahim geçti, buhranlı bir anda tahta çıktı. Çocuk yaşında olduğu için, annesi Kösem Valide Sultansaltanat naibesi oldu. Anadolu II. Osman’ın kan dâvasiyle, İstanbul’daki gayrimeşru hükümeti devirmek meseleleriyle karışırken, İran da fırsattan faydalanıp Irak’ta taarruza geçmiş, 1624′te Bağdat’ı almıştı.
Yeniçeri Ayaklanmaları
Bu derece önemli bir eyalet merkezinin düşmesi, buhranı bir kat daha artırdı. Yeniçeri zorbalarının ayaklanmaları, büyük facialarla bitiyordu. Zorbalar, 1632′de IV. Murat’ın gözleri önünde, değerli vezir-ı âzami Müezzinzade Damat Hafız Ahmet Paşa’yı parçaladılar.
Yalnız, genç padişah da artık devlet işlerine hakim olmaya başlamıştı. Zorba ele başılarından olan eski vezir-i âzam ve serdâr-ı ekrem Hüsrev Paşa’yı Tokat’ta idam ettirdi.
Yeniçeriler bunun üzerine yeniden ayaklandılarsa da IV. Murat, zorbaları tutan vezir-i azam Topal Recep Paşa’yı da idam ettirip durumu kesin şekilde eline aldı. Daha sonra, zorbalarla çok hafif bir şekilde ilgilenmiş olan Şeyhülislâm Ahizade Hüseyin Efendi’yi de, sırf gözdağı vermek için idam ettirdi; halbuki ulema sınıfından en küçük bir ferdin bile idamı kanunen yasaktı. IV. Murat, bu mevkie yeniden sevgili şeyhülislamı şair Yahya Efendi’yi getirdi; Yahya Efendi, 18 yıl şeyhülislamlıkta kalmıştır.
IV. Murat, 1635 martında Revan seferine çıktı. 8 ağustosta kaleyi aldı. 11 eylülde Tebriz’e girdi. 1638 nisanında «Bağdat seferi» denilen İkinci Iran Seferi’ne çıktı. Bağdat, yıllardan beri, kanlı kuşatmalara rağmen, İranlılar’dan geri alınamıyordu.
IV. Murat Bağdat’ta
15 kasım 1638′de Bağdat’ın kanlı kuşatması başladı. Şehri 40.000 kişilik bir Türk-Safevi ordusu savunuyordu. 1625′te Mustafa Paşa Bağdat önlerinde şehit düşmüştü, bu sefer oğlu vezir-i azam Tayyar Mehmet Paşa da savaşta şehit oldu.
«Bağdat Fatihi» diye anılan IV. Murat, Abbasiler’in başkentine girdi. 17 mayıs 1639′ da Kasr-ı Şirin Antlaşması ile Türk – İran savaşına son verildi. IV. Murat, 1 yıl 4 av süren bu ünlü seferinden 12 haziran 1639′ da İstanbul’a döndü. Bir müddet sonra da hastalanıp öldü. Sultan Ahmet Camisi’ndeki babası I. Ahmet’in türbesine gömüldü.
IV. Murat, imparatorluğu müthiş bir kargaşalıktan kurtarmış, hattâ ünlü tarihçi Hammer’e göre, devletin hayatına 50 yıl kazandırmıştır. «İkinci Yavuz» diye anılır. Devleti fiilen idare ettiği 8 yıl içinde hiçbir tahakküme yer vermedi. 100.000 olan Yeniçeri sayısını 35.000′e indirdi, ordunun saygısını kazandı. Yalnız, herkese sözünü geçirebilmek için çok kan döktü. İdam ettirdikleri arasında bir şeyhülislâm, bir Kırım hanı, bir de Ortodoks cihan patriği vardır.
IV. Murat şair, sanatkâr ve bestekârdı. Topkapı Sarayı‘nda seferlerinin hatırasını yaşatmak için yaptırdığı Revan ve Bağdat Köşkleri Türk mimarlığının şaheserlerindendir.
I.İBRAHİM (1640-1648)
İBRAHİM I. (1640-1648)
Osmanoğulları’ndan 18. padişahı ve 10. İslâm halifesidir. Sultan Ahmet’ le Kösem Mahpeyker Sultan‘ın ,küçük oğludur, 5 kasım 1615′te İstanbul’da Tersane Saray-ı Hümayunu’nda Sultan doğdu. Ana – baba öz kardeşi IV. Sultan Murat‘ın 17 şubat 1638 tarihinden beri veliahdı’ oldu. 8 şubat 1640′ ta IV. Murat‘ın beklenmeyen ölümü üzerine, daha 24 yaşındayken, dünyanın en büyük devletinin başına geçti.
Sultan İbrahim şehzadeliğinde, yıllarca cellat bekleme kabusu içinde yaşadığından sinirleri bozuktu; daimi bir baş ve vücut ağrısından şikayet ederdi. Kendisini tahta davet edenleri: «Bana taht-u saltanat gerekmez; karındaşım sağ olsun; benden ne istersiz?» diye karşıladı; hileyle idam edileceğini sanarak dairesini kilitledi. Annesinin zoru ile, dairesinden çıkarıldı; imparatorlukta titretmedik yürek bırakmayan ağabeysinin öldüğüne ancak cenazesini gördükten sonra inandı.
İbrahim Deli Değildi
Sultan İbrahim’in «deli» olduğunun aslı yoktur; sonradan uydurulmuştur. Aleyhindeki şeylerin büyük kısmı da amansız düşmanı Şeyhülislâm Karaçelebizade Abdülâziz Efendi tarafından uydurulmuştur, bu tarihçinin «Ravzatu’l – Ebrâr» adındaki eseri, sonradan Sultan İbrahim hakkında yazılan bütün kitaplara kaynak olmuştur. Bütün toyluğuna, öteki Osmanlı prensleri içinde istisna teşkil edecek derecede az okumuş olmasına rağmen,. Sultan İbrahim, ilk yıllarda devlet işleriyle samimiyetle uğraştı. Yalnız, sonradan değersiz vezirler hükümdarı baştan çıkardılar. İbrahim de az zamanda kendini muvazenesiz emirler vermenin zevkine kaptırdı. Padişahın bu durumu etrafını saranlar tarafından gittikçe körüklendi. Hükümdara imparatorluğun gerçek durumu bile söylenmiyordu. Öte yandan, annesi Kösem Valide Sultan da devlet işlerinde kötü bir rol oynamakta devam etmiş, Sultan İbrahim, ağabeysi IV. Murat gibi annesini de sarayında hapsetmek zorunda kalmıştı. Ancak buna dayanamayan Valide-Sultan, oğlunu öldürtmeyi göze alarak, iktidara yükselmenin çaresini bulmuştu.
Girit Seferi
8,5 yıl süren böyle bir saltanat buhranı sırasında en önemli dış mesele Girit Savaşı’ dır. Girit, Venedik Cumhuriyeti’nin elinde kalmış açık denizdeki son parça idi. 1644 temmuzunda, Mısır’a giden bir Türk yolcu gemisini, Girit açıklarında, Malta Şövalyeleri’nin 6 savaş gemisi zaptetti. Gemide Mekke kadısı ile eski darüssaade ağası (saray nazırı), çok kıymetli mallar, atlar, köleler, mücevherler bulunuyordu. Darüssaade Ağası, korsanlarla vuruşarak şehit oldu. Türkler’den alınan ganimetleri korsanlar Girit’e çıkarıp Hanya şehrinde sattılar. Satılan mallardan Türk atlarını gören bir rahip: «Ada’ya Türk atının ayağının basması hayır alâmeti değildir» demiş, Rodos ile Kıbrıs’ın da böyle bir uğursuzluktan dolayı Türkler’in eline geçtiğini söylemiştir.
Bu olay İstanbul’da çok kötü karşılandı. Venedik’in İstanbul elçisi çağırıldı; Türk mallarının nasıl Girit’te satılıp vergi alındığı soruldu; Yedikule’ye gönderilip hapsedildi, Venedik’le siyasi münasebetler kesildi. Kışın tersanede donanma hazırlıkları yapıldı; Sultan İbrahim her gün tersaneye gidip işlere baktı.
30 nisan 1645′te Donanmay-ı Hümayun, kaptan-ı derya Yusuf Paşa’nın başkomutanlığında İstanbul’dan yola çıktı. Bütün dünya seferin Malta’ya olduğunu sanıyordu. İstanbul’daki bütün elçiler hükümetlerine bu şekilde bilgi vermişlerdi. Seferin Malta’ya olmadığını Türk devlet adamları arasında bile ancak birkaç kişi biliyordu. 106 savaş, 300 nakliye gemisinden kurulmuş Girit fethiyle ödevli donanmada bile bîr tek kişi, Kaptan-ı Derya, seferin Girit’e olduğundan haberdardı.
Donanma yola çıktıktan 1 ay 21 gün sonra Yusuf Paşa, amiralleri gemisine çağırarak padişah’ın mühürlü hatt-ı hümayununu açıp okudu, seferin nereye olduğu anlaşıldı.
Girit Fethinin Önemi
24 haziranda Türk askeri, Girit’e çıktı. Ertesi gün Hanya şehri kuşatıldı. 12 temmuzda Cezayir Beylerbeyi’nin gönderdiği 20 parçalık bir Türk filosu da geldi. 19 ağustosta Hanya kalesi düştü. Katolik Venedik’in zulmünden, pek ağır vergilerden bunalan Ortodoks Rumlar, Türkler’i büyük sevinçle karşıladılar. Girit’in fethi esasen çok gecikmişti; böylece, bütün Rum kavminin Türk idaresi altında birleştirilmesi de tamamlanmış olacaktı.
21 ekimde donanma Girit’ten ayrıldı. Hanya’da çok kuvvetli bir garnizon bırakıldı. 2 şubat 1646′dan başlıyarak 2. vezir Gazi Deli Hüseyin Paşa Girit başkomutanlığına getirildi (Hüseyin Paşa). 15 kasım 1646′da Resmo kalesi de düştü, 7 temmuz 1647′de adanın Türkler’in eline geçmemiş tek önemli mevkii olarak Kandiye kaldı. Son derecede berkitilmiş olan bu kalenin çeyrek yüzyıl sürecek olan kuşatmasına başlandı.
Almanya Boyun Eğiyor
Öte yandan, Almanya ile sınır vuruşmaları devam ediyor, bu vuruşmalar eninde sonunda yeni bir savaşa yol açacak gibi görünüyordu. Şeydi Paşa, Tata, Papa, Wessprim, Uyvar, Komorn ve Yanıkkale (Raab) gibi Slovakya kalelerini, Viyana’nın burnunun dibindeki yerleri vuruyordu. 1641 yazında akıncılar Aşağı Stirya’yı taradılar; Ratisbon’a (Bavyera’ya) kadar Tuna vadisini aştılar; Aşağı Bavyera ile Yukarı Tuna’yı geçtiler. Ratisbon yakınındaki bazı kasabalar, yani Almanya’nın tam göbeği, memleketlerinin yanıp yıkılmaması için, Türk egemenliğini kabul ettiklerini bildirdiler.
Bu durum, Alman imparatorluğu’nun ne derece güçsüz olduğunu gösterir. Bu korkunç seferin sebebini soran Alman elçisi Schmid’e Sadrâzam Kara Mustafa Paşa’nın verdiği, güya özür dileme makamındaki, şu cevap ünlüdür; «Olan olmuş!».
Kanije Beylerbeyi Sokulluzade Hasan Paşa da Raab vâdisinin Türk toprağı olduğunu ilan etti; bu vadideki Almanya’ya ait olması gereken kasabalara büyüklüklerine göre vergi takdir etti, gönderilmezse kendisi gelip alacağını bildirdi.
1642 yazında* Kaptan-ı Derya Küçük Piyale Paşa, İtalya’nın Calabria kıyılarını (İtalyan çizmesinin burnunu) yakıp yıktı. 1645′te 120 kişilik bir Türk elçilik heyeti Viyana’ya gitti; İmparatorla görüşüp 8 ağustos 1645 Türk-Alman dostluk antlaşması (Viyana Antlaşması) nı imzaladı. Avrupa kahveyi ilk defa bu Türk elcilik heyetinden görüp öğrendi.
Rusya’ya Karşı
Rusya ile siyasi münasebetler de Türk tehdidi altında devam ediyor, Ruslar’ın mümkün oldtığu kadar Ukrayna ve Lehistan’a inmemesine çalışılıyordu. Sultan İbrahim, yeni Çar Aleksey’e gönderdiği name-i hümayunda şöyle diyordu :
— «Kırım Hanı’na kadimden Moskof Çarları taraflarından gönderilen vergileri, mûtâd üzre, vakt-u zamaniyle irsal eyliyesiz».
Rusya’nın genişlemesine engel olabilmek için, İstanbul’dan her zaman Kırım Hanı’na Rusya’yı sıkıştırmak emirleri gönderiliyordu. Hatta Rus tahtına hak iddia eden biri İstanbul’a çağrılıp kendisiyle Kazan ve Astırhan’ı Osmanlı’ya vermek üzere anlaşıldı.
Gürcistan’da sadrazam Salih Paşazade Erzurum Beylerbeyi Mehmet Paşa’nın komutasında gönderilen ordu ile Türk egemenliği berkitildi.
İbrahim’in Tahttan İndirilmesi
6 ağustos 1648 akşamı vezir-i âzam Damat Ahmet Paşa, Topkapısı’ndaki sarayında bir ziyafet verdi. Davetliler arasında Yeniçeri Ocağının zorbalıkları ile tanınmış generalleri bulunuyordu. Vezir-i âzamin maksadı, ziyafetten sonra sarhoş olacak olan bu zorbaları temizlemekti.
Bunu haber alan ağalar, o gece ziyafetin ortasında sıvışıverdiler. Yeniçeri Ocağı’nı o gece içinde ayağa kaldırdılar. İsyan tamamen Vezir-i âzam’a karşıydı ama, araya bazı ihtirasların girmesi, eğer Sultan İbrahim yerinde kalırsa bu hareketi zorbaların yanında bırakmıyacağı korkusu, padişahın tahttan indirilmesine yol açtı. Esasen Sultan İbrahim’ in tahttan indirilmesini istiyen bir fırka vardı. Bu fırka, padişahın nüfuzunu kırmak için devlet aleyhinde Anadolu’da isyan bile çıkartmış, fakat isyan bastırılmıştı.
Niçin Öldürüldü
Padişahın tahttan indirilmesinden sonra, Yeniçeriler’den nefret eden İstanbul halkı ayaklandı.
— «Padişahımız uğruna kırılıp gene İbrahim Han’ı padişah ederiz!» diyerek, büyük gösterilerde bulundu. Bunun üzerine, padişah yeniden tahta çıktığı takdirde başlarından korkan ihtilâlciler, aralarında Kösem Valide Sultan ve müstakbel şeyhülislâm Abdülâziz Efendi ele bulunduğu halde, Sultan İbrahim’ in öldürülmesine karar verdiler. Nihayet yeniçerilerin ileri gelenleri kazan kaldırarak Padişahın damadı olan sadrazam Hezarpare Ahmet Paşa’yı parçalayarak öldürdüler.
Sultan İbrahim’i de tahttan indirip yerine yedi yaşındaki oğlu IV. Mehmet‘i geçirdiler. Taş bir odaya kapatılan İbrahim’in bağırıp çağırmasından yeni bir ihtilâle yol açmasın diye, on gün sonra, 18 ağustos 1648′de, 33 yaşındaki padişahı devrin meşhur cellâdı Kara Ali’ye boğdurtarak öldürttüler. Devletin idaresi zorbaların eline geçti. Osmanlı tarihinde «Ağalar Saltanatı» denen uğursuz, karanlık devir başladı.
Sultan İbrahim, Osmanoğulları’nın en silik bir iki simasından biridir. Çok güç şartların, çürümüş bîr merkezi idarenin hükümdarıydı. IV. Murat‘ın tamamen düzen verdiği imparatorluk mekanizması onun zamanında gene bozuldu, Köprülüler’in büyük ıslahatına kadar öyle kaldı.
Sultan İbrahim, Ayasofya avlusundaki türbesinde gömülüdür. Kendisinden sonra 3 oğlu, birbiri ardı sıra padişah oldu: IV. Mehmet (saltanatı 1648-1687), II. Süleyman (s. 1687-1691 ),II. Ahmet (s. 1691-1695). Küçük oğlu Şehzade Selim, 1669 ekiminde 26 yaşında öldü. İbrahim’in 6 kızı, çeşitli vezirlerle evlendirildi.
Osmanoğulları’ndan 18. padişahı ve 10. İslâm halifesidir. Sultan Ahmet’ le Kösem Mahpeyker Sultan‘ın ,küçük oğludur, 5 kasım 1615′te İstanbul’da Tersane Saray-ı Hümayunu’nda Sultan doğdu. Ana – baba öz kardeşi IV. Sultan Murat‘ın 17 şubat 1638 tarihinden beri veliahdı’ oldu. 8 şubat 1640′ ta IV. Murat‘ın beklenmeyen ölümü üzerine, daha 24 yaşındayken, dünyanın en büyük devletinin başına geçti.
Sultan İbrahim şehzadeliğinde, yıllarca cellat bekleme kabusu içinde yaşadığından sinirleri bozuktu; daimi bir baş ve vücut ağrısından şikayet ederdi. Kendisini tahta davet edenleri: «Bana taht-u saltanat gerekmez; karındaşım sağ olsun; benden ne istersiz?» diye karşıladı; hileyle idam edileceğini sanarak dairesini kilitledi. Annesinin zoru ile, dairesinden çıkarıldı; imparatorlukta titretmedik yürek bırakmayan ağabeysinin öldüğüne ancak cenazesini gördükten sonra inandı.
İbrahim Deli Değildi
Sultan İbrahim’in «deli» olduğunun aslı yoktur; sonradan uydurulmuştur. Aleyhindeki şeylerin büyük kısmı da amansız düşmanı Şeyhülislâm Karaçelebizade Abdülâziz Efendi tarafından uydurulmuştur, bu tarihçinin «Ravzatu’l – Ebrâr» adındaki eseri, sonradan Sultan İbrahim hakkında yazılan bütün kitaplara kaynak olmuştur. Bütün toyluğuna, öteki Osmanlı prensleri içinde istisna teşkil edecek derecede az okumuş olmasına rağmen,. Sultan İbrahim, ilk yıllarda devlet işleriyle samimiyetle uğraştı. Yalnız, sonradan değersiz vezirler hükümdarı baştan çıkardılar. İbrahim de az zamanda kendini muvazenesiz emirler vermenin zevkine kaptırdı. Padişahın bu durumu etrafını saranlar tarafından gittikçe körüklendi. Hükümdara imparatorluğun gerçek durumu bile söylenmiyordu. Öte yandan, annesi Kösem Valide Sultan da devlet işlerinde kötü bir rol oynamakta devam etmiş, Sultan İbrahim, ağabeysi IV. Murat gibi annesini de sarayında hapsetmek zorunda kalmıştı. Ancak buna dayanamayan Valide-Sultan, oğlunu öldürtmeyi göze alarak, iktidara yükselmenin çaresini bulmuştu.
Girit Seferi
8,5 yıl süren böyle bir saltanat buhranı sırasında en önemli dış mesele Girit Savaşı’ dır. Girit, Venedik Cumhuriyeti’nin elinde kalmış açık denizdeki son parça idi. 1644 temmuzunda, Mısır’a giden bir Türk yolcu gemisini, Girit açıklarında, Malta Şövalyeleri’nin 6 savaş gemisi zaptetti. Gemide Mekke kadısı ile eski darüssaade ağası (saray nazırı), çok kıymetli mallar, atlar, köleler, mücevherler bulunuyordu. Darüssaade Ağası, korsanlarla vuruşarak şehit oldu. Türkler’den alınan ganimetleri korsanlar Girit’e çıkarıp Hanya şehrinde sattılar. Satılan mallardan Türk atlarını gören bir rahip: «Ada’ya Türk atının ayağının basması hayır alâmeti değildir» demiş, Rodos ile Kıbrıs’ın da böyle bir uğursuzluktan dolayı Türkler’in eline geçtiğini söylemiştir.
Bu olay İstanbul’da çok kötü karşılandı. Venedik’in İstanbul elçisi çağırıldı; Türk mallarının nasıl Girit’te satılıp vergi alındığı soruldu; Yedikule’ye gönderilip hapsedildi, Venedik’le siyasi münasebetler kesildi. Kışın tersanede donanma hazırlıkları yapıldı; Sultan İbrahim her gün tersaneye gidip işlere baktı.
30 nisan 1645′te Donanmay-ı Hümayun, kaptan-ı derya Yusuf Paşa’nın başkomutanlığında İstanbul’dan yola çıktı. Bütün dünya seferin Malta’ya olduğunu sanıyordu. İstanbul’daki bütün elçiler hükümetlerine bu şekilde bilgi vermişlerdi. Seferin Malta’ya olmadığını Türk devlet adamları arasında bile ancak birkaç kişi biliyordu. 106 savaş, 300 nakliye gemisinden kurulmuş Girit fethiyle ödevli donanmada bile bîr tek kişi, Kaptan-ı Derya, seferin Girit’e olduğundan haberdardı.
Donanma yola çıktıktan 1 ay 21 gün sonra Yusuf Paşa, amiralleri gemisine çağırarak padişah’ın mühürlü hatt-ı hümayununu açıp okudu, seferin nereye olduğu anlaşıldı.
Girit Fethinin Önemi
24 haziranda Türk askeri, Girit’e çıktı. Ertesi gün Hanya şehri kuşatıldı. 12 temmuzda Cezayir Beylerbeyi’nin gönderdiği 20 parçalık bir Türk filosu da geldi. 19 ağustosta Hanya kalesi düştü. Katolik Venedik’in zulmünden, pek ağır vergilerden bunalan Ortodoks Rumlar, Türkler’i büyük sevinçle karşıladılar. Girit’in fethi esasen çok gecikmişti; böylece, bütün Rum kavminin Türk idaresi altında birleştirilmesi de tamamlanmış olacaktı.
21 ekimde donanma Girit’ten ayrıldı. Hanya’da çok kuvvetli bir garnizon bırakıldı. 2 şubat 1646′dan başlıyarak 2. vezir Gazi Deli Hüseyin Paşa Girit başkomutanlığına getirildi (Hüseyin Paşa). 15 kasım 1646′da Resmo kalesi de düştü, 7 temmuz 1647′de adanın Türkler’in eline geçmemiş tek önemli mevkii olarak Kandiye kaldı. Son derecede berkitilmiş olan bu kalenin çeyrek yüzyıl sürecek olan kuşatmasına başlandı.
Almanya Boyun Eğiyor
Öte yandan, Almanya ile sınır vuruşmaları devam ediyor, bu vuruşmalar eninde sonunda yeni bir savaşa yol açacak gibi görünüyordu. Şeydi Paşa, Tata, Papa, Wessprim, Uyvar, Komorn ve Yanıkkale (Raab) gibi Slovakya kalelerini, Viyana’nın burnunun dibindeki yerleri vuruyordu. 1641 yazında akıncılar Aşağı Stirya’yı taradılar; Ratisbon’a (Bavyera’ya) kadar Tuna vadisini aştılar; Aşağı Bavyera ile Yukarı Tuna’yı geçtiler. Ratisbon yakınındaki bazı kasabalar, yani Almanya’nın tam göbeği, memleketlerinin yanıp yıkılmaması için, Türk egemenliğini kabul ettiklerini bildirdiler.
Bu durum, Alman imparatorluğu’nun ne derece güçsüz olduğunu gösterir. Bu korkunç seferin sebebini soran Alman elçisi Schmid’e Sadrâzam Kara Mustafa Paşa’nın verdiği, güya özür dileme makamındaki, şu cevap ünlüdür; «Olan olmuş!».
Kanije Beylerbeyi Sokulluzade Hasan Paşa da Raab vâdisinin Türk toprağı olduğunu ilan etti; bu vadideki Almanya’ya ait olması gereken kasabalara büyüklüklerine göre vergi takdir etti, gönderilmezse kendisi gelip alacağını bildirdi.
1642 yazında* Kaptan-ı Derya Küçük Piyale Paşa, İtalya’nın Calabria kıyılarını (İtalyan çizmesinin burnunu) yakıp yıktı. 1645′te 120 kişilik bir Türk elçilik heyeti Viyana’ya gitti; İmparatorla görüşüp 8 ağustos 1645 Türk-Alman dostluk antlaşması (Viyana Antlaşması) nı imzaladı. Avrupa kahveyi ilk defa bu Türk elcilik heyetinden görüp öğrendi.
Rusya’ya Karşı
Rusya ile siyasi münasebetler de Türk tehdidi altında devam ediyor, Ruslar’ın mümkün oldtığu kadar Ukrayna ve Lehistan’a inmemesine çalışılıyordu. Sultan İbrahim, yeni Çar Aleksey’e gönderdiği name-i hümayunda şöyle diyordu :
— «Kırım Hanı’na kadimden Moskof Çarları taraflarından gönderilen vergileri, mûtâd üzre, vakt-u zamaniyle irsal eyliyesiz».
Rusya’nın genişlemesine engel olabilmek için, İstanbul’dan her zaman Kırım Hanı’na Rusya’yı sıkıştırmak emirleri gönderiliyordu. Hatta Rus tahtına hak iddia eden biri İstanbul’a çağrılıp kendisiyle Kazan ve Astırhan’ı Osmanlı’ya vermek üzere anlaşıldı.
Gürcistan’da sadrazam Salih Paşazade Erzurum Beylerbeyi Mehmet Paşa’nın komutasında gönderilen ordu ile Türk egemenliği berkitildi.
İbrahim’in Tahttan İndirilmesi
6 ağustos 1648 akşamı vezir-i âzam Damat Ahmet Paşa, Topkapısı’ndaki sarayında bir ziyafet verdi. Davetliler arasında Yeniçeri Ocağının zorbalıkları ile tanınmış generalleri bulunuyordu. Vezir-i âzamin maksadı, ziyafetten sonra sarhoş olacak olan bu zorbaları temizlemekti.
Bunu haber alan ağalar, o gece ziyafetin ortasında sıvışıverdiler. Yeniçeri Ocağı’nı o gece içinde ayağa kaldırdılar. İsyan tamamen Vezir-i âzam’a karşıydı ama, araya bazı ihtirasların girmesi, eğer Sultan İbrahim yerinde kalırsa bu hareketi zorbaların yanında bırakmıyacağı korkusu, padişahın tahttan indirilmesine yol açtı. Esasen Sultan İbrahim’ in tahttan indirilmesini istiyen bir fırka vardı. Bu fırka, padişahın nüfuzunu kırmak için devlet aleyhinde Anadolu’da isyan bile çıkartmış, fakat isyan bastırılmıştı.
Niçin Öldürüldü
Padişahın tahttan indirilmesinden sonra, Yeniçeriler’den nefret eden İstanbul halkı ayaklandı.
— «Padişahımız uğruna kırılıp gene İbrahim Han’ı padişah ederiz!» diyerek, büyük gösterilerde bulundu. Bunun üzerine, padişah yeniden tahta çıktığı takdirde başlarından korkan ihtilâlciler, aralarında Kösem Valide Sultan ve müstakbel şeyhülislâm Abdülâziz Efendi ele bulunduğu halde, Sultan İbrahim’ in öldürülmesine karar verdiler. Nihayet yeniçerilerin ileri gelenleri kazan kaldırarak Padişahın damadı olan sadrazam Hezarpare Ahmet Paşa’yı parçalayarak öldürdüler.
Sultan İbrahim’i de tahttan indirip yerine yedi yaşındaki oğlu IV. Mehmet‘i geçirdiler. Taş bir odaya kapatılan İbrahim’in bağırıp çağırmasından yeni bir ihtilâle yol açmasın diye, on gün sonra, 18 ağustos 1648′de, 33 yaşındaki padişahı devrin meşhur cellâdı Kara Ali’ye boğdurtarak öldürttüler. Devletin idaresi zorbaların eline geçti. Osmanlı tarihinde «Ağalar Saltanatı» denen uğursuz, karanlık devir başladı.
Sultan İbrahim, Osmanoğulları’nın en silik bir iki simasından biridir. Çok güç şartların, çürümüş bîr merkezi idarenin hükümdarıydı. IV. Murat‘ın tamamen düzen verdiği imparatorluk mekanizması onun zamanında gene bozuldu, Köprülüler’in büyük ıslahatına kadar öyle kaldı.
Sultan İbrahim, Ayasofya avlusundaki türbesinde gömülüdür. Kendisinden sonra 3 oğlu, birbiri ardı sıra padişah oldu: IV. Mehmet (saltanatı 1648-1687), II. Süleyman (s. 1687-1691 ),II. Ahmet (s. 1691-1695). Küçük oğlu Şehzade Selim, 1669 ekiminde 26 yaşında öldü. İbrahim’in 6 kızı, çeşitli vezirlerle evlendirildi.
IV.MEHMET (1648-1687)
MEHMET IV. (1648-1687)
Osmanlı padişahlarının 19.’sudur. Sultan İbrahim’in büyük oğludur. Annesi Hatice Turhan Valide Sultan‘dır. Topkapı Sarayı‘nda veliaht olarak doğdu. Babasının tahttan indirilmesi üzerine 6 yaşında padişah oldu. 1687′de tahttan IV. Mehmet indirilinceye kadar 39 yıl hükümdarlık etti. Bu, Osmanlı tarihinde, Kanuni ve Osman Gazi‘nin saltanatlarından sonra gelen en uzun saltanattır.
IV. Mehmet tahttan indirildikten sonra İstanbul ve Edirne Sarayları’nda yaşadı. Orada öldü. Edirne’den getirilen cenazesi, annesinin yaptırdığı Yeni Cami’deki türbesine gömüldü. Kardeşleri II. Süleyman’la II. Ahmet’ten sonra oğulları II. Mustafa ile III. Ahmet padişah oldular.
IV. Mehmet’in saltanatı 3 devreye ayrılır:
1. — Önce büyükannesi Kösem Mahpeyker Valide Sultan‘ın (1648-1651), sonra annesi Hatice Turhan Valide Sultan‘ın (1651-1656) niyabet yılları. Gerçek nüfuzun zorbalar elinde bulunduğu bu kargaşalık devresine «Ağalar Saltanatı» denir.
2. — Köprülüler Devri (1656-1683). Osmanlı tarihinin en büyük azamet devrelerinden biridir; bu devrede de IV. Mehmet saltanat sürmüşse de hükümet işlerine karışmamış, iktidarda sırasıyla Köprülü Mehmet Paşa ile oğlu Fazıl Ahmet Paşa, damadı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa bulunmuşlardır.
3. — Karlofça Antlaşması ile biten «Felâket Yılları»nın ilk devresi (1683-1687)
Bu devrelerden hiçbirinde IV. Mehmet devleti kendisi idare etmemiştir; yalnız, seferlere çıkmakla faaliyet göstermekten de geri kalmamıştır.
Ağalar Saltanatı
IV. Mehmet tahta çıktığında, 7 yaşında bile yoktu. 21 yaşındaki annesi Turhan Vâlide‘ nin de sözü geçmiyordu. Nüfuz, saltanat darbesini yapan Kösem Sultan‘la onun dayandığı zorbaların elindeydi. Köprülü’ye kadar 14 vezir-i âzam gelip geçti; bu arada Kösem Sultan ortadan kaldırıldı, iktidar gittikçe Turhan Sultan‘ın elinde toplanmaya başladı. Nihayet büyük zorluklarla ihtiyar vezir Köprülü Mehmet Paşa iktidara getirilebildi (Köprülüler). Bu devrede Venedik’le savaşta başarılar kazanıldı. Erdel (Transilvanya), Anadolu isyanları bastırıldı. Zorbalığın başı tamamen ezildi, imparatorluk huzura kavuştu.
Köprülüler Devri
Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’nın uzun iktidar yılları Osmanlı tarihinin en bahtiyar devrelerinden biri oldu. Fazıl Ahmet Paşa, 1663 Almanya seferinde Slovakya’yı, bu arada ünlü Uyvar Kalesi’ni aldı. Vasvar Antlaşması ile, imparatorluğun sınırını çok kuzeye götürdü. Girit’ten Venedikliler’i sürdü, adanın fethini tamamladı.
IV. Mehmet, 1672′de Birinci Lehistan Seferine çıktı. Podolya eyaleti Türkiye’ye alındı. Bucaş Antlaşması ile Lehistan, Türkiye’nin vergi verir vasat bir devleti olmayı kabul etti. Yalnız, antlaşma hükümleri yerine getirilmedi. Bunun üzerine IV. Mehmet, 1673′te ikinci Lehistan Seferi’ne çıktı. Ukrayna tamamen alındı, 1676 Zorawno Antlaşması ile Lehistan, Ukrayna ve Podolya’yı Türkiye’ye bıraktı. Bu savaşlarda Lwow ve Lublin gibi Leh şehirlerine Türk bayrağı çekildi.
IV. Mehmet Moskof Seferinde
Fazıl Ahmet Paşa 1676′da, 41 yaşında, öldü, yerine, kayın biraderi Merzifonlu Kara Mustafa Paşa getirildi. Bu sıralarda Rusya ile münasebetler bozuldu. 1668′de Merzifonlu’ nun Rus elçisini tokatladığından beri bu devletle münasebetler kesilmişti. 1678′de IV. Mehmet «Moskof Kâfiri Üzerine Sefer-i Hümayununa çıktı. Gerçekte orduyu Merzifonlu idare ediyordu. Ukrayna’ya yapılan bu seferde Rus ordusu Türkler’in karşısına çıkmadı. 5 ay kadar sonra, bazı yerler alınarak, seferden dönüldü. 11 şubat 1681′de yapılan antlaşma ile Kiev şehri, Rusya’ya bırakıldı.
Bu seferin büyük önemi vardır; çünkü o tarihe kadar hiçbir padişah Rusya seferine kendisi başkomutanlık etmemiş, Rus seferleri daima vezirlere, Kırım hanlarına, prenslerine verilmişti.
Fransa ile ele münasebetler iyi değildi. XIV. Louis’nin Avrupa çapında egemenlik kurmak istemesi, Türkiye’nin bazı menfaatleriyle çelişiyordu. Fransız büyükelçisine dayak atılıp hapsedildi; Fransa’dan tazminatlar, tavizler elde edildiyse de, doğrudan doğruya savaş olmadı.
Bundan sonra Almanya ile yeniden savaşa girişildi. İkinci Viyana Seferi ile sonuçlanan bu savaşta Türk ordusu, Almanya-Lehistan-Venedik -Rusya birliği ile bunlara katılan ikinci derecede birtakım devletlere yenildi (İkinci Viyana Kuşatması). Kara Mustafa Paşa’nın idam ettirilmesi hatasından sonra işler çığırından çıkmış, ordunun, devletin idaresi tamamen liyakatsiz ellere geçmişti.
Felaket Yılları
1686′da Budin’in (Budapeşte’nin) düşmesi en büyük felâket oldu. Daha sonra Peç’le Segedin de düştü, Kuzey Macaristan’ın elde tutulamayacağı anlaşıldı. 1687′ de Mohaç’ta değersiz komutanlar tarafından sevk ve idare edilen ordu, 20.000 şehit vererek, Almanlar’a yenildi. Yalnız, Lehistan cephesinde, Kamaniçe’de Vezir Damat Bozoklu Mustafa Paşa büyük bir zafer kazandı. Mora da 1687 eylülünde Venediklilerin eline geçti.
Bu keşmekeşler içinde İstanbul’da Sadaret Kaymakamı (başbakan vekili) olan Köprülüzade Fazıl Mustafa Paşa IV. Mehmet’i tahttan indirdi, yerine kardeşi II. Süleyman’ı geçirdi. Bu, tamamen hükümet aleyhine dönen halk efkarını oyalayacak bir olaydı, çünkü IV. Mehmet’in son 4 yıllık felaketlerde hiçbir suçu yoktu; hiçbir zaman devlet işlerine karışmamış, yalnız saltanat sürmüş, avlanmış, törenlerde bulunmuştu.
Osmanlı padişahlarının 19.’sudur. Sultan İbrahim’in büyük oğludur. Annesi Hatice Turhan Valide Sultan‘dır. Topkapı Sarayı‘nda veliaht olarak doğdu. Babasının tahttan indirilmesi üzerine 6 yaşında padişah oldu. 1687′de tahttan IV. Mehmet indirilinceye kadar 39 yıl hükümdarlık etti. Bu, Osmanlı tarihinde, Kanuni ve Osman Gazi‘nin saltanatlarından sonra gelen en uzun saltanattır.
IV. Mehmet tahttan indirildikten sonra İstanbul ve Edirne Sarayları’nda yaşadı. Orada öldü. Edirne’den getirilen cenazesi, annesinin yaptırdığı Yeni Cami’deki türbesine gömüldü. Kardeşleri II. Süleyman’la II. Ahmet’ten sonra oğulları II. Mustafa ile III. Ahmet padişah oldular.
IV. Mehmet’in saltanatı 3 devreye ayrılır:
1. — Önce büyükannesi Kösem Mahpeyker Valide Sultan‘ın (1648-1651), sonra annesi Hatice Turhan Valide Sultan‘ın (1651-1656) niyabet yılları. Gerçek nüfuzun zorbalar elinde bulunduğu bu kargaşalık devresine «Ağalar Saltanatı» denir.
2. — Köprülüler Devri (1656-1683). Osmanlı tarihinin en büyük azamet devrelerinden biridir; bu devrede de IV. Mehmet saltanat sürmüşse de hükümet işlerine karışmamış, iktidarda sırasıyla Köprülü Mehmet Paşa ile oğlu Fazıl Ahmet Paşa, damadı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa bulunmuşlardır.
3. — Karlofça Antlaşması ile biten «Felâket Yılları»nın ilk devresi (1683-1687)
Bu devrelerden hiçbirinde IV. Mehmet devleti kendisi idare etmemiştir; yalnız, seferlere çıkmakla faaliyet göstermekten de geri kalmamıştır.
Ağalar Saltanatı
IV. Mehmet tahta çıktığında, 7 yaşında bile yoktu. 21 yaşındaki annesi Turhan Vâlide‘ nin de sözü geçmiyordu. Nüfuz, saltanat darbesini yapan Kösem Sultan‘la onun dayandığı zorbaların elindeydi. Köprülü’ye kadar 14 vezir-i âzam gelip geçti; bu arada Kösem Sultan ortadan kaldırıldı, iktidar gittikçe Turhan Sultan‘ın elinde toplanmaya başladı. Nihayet büyük zorluklarla ihtiyar vezir Köprülü Mehmet Paşa iktidara getirilebildi (Köprülüler). Bu devrede Venedik’le savaşta başarılar kazanıldı. Erdel (Transilvanya), Anadolu isyanları bastırıldı. Zorbalığın başı tamamen ezildi, imparatorluk huzura kavuştu.
Köprülüler Devri
Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’nın uzun iktidar yılları Osmanlı tarihinin en bahtiyar devrelerinden biri oldu. Fazıl Ahmet Paşa, 1663 Almanya seferinde Slovakya’yı, bu arada ünlü Uyvar Kalesi’ni aldı. Vasvar Antlaşması ile, imparatorluğun sınırını çok kuzeye götürdü. Girit’ten Venedikliler’i sürdü, adanın fethini tamamladı.
IV. Mehmet, 1672′de Birinci Lehistan Seferine çıktı. Podolya eyaleti Türkiye’ye alındı. Bucaş Antlaşması ile Lehistan, Türkiye’nin vergi verir vasat bir devleti olmayı kabul etti. Yalnız, antlaşma hükümleri yerine getirilmedi. Bunun üzerine IV. Mehmet, 1673′te ikinci Lehistan Seferi’ne çıktı. Ukrayna tamamen alındı, 1676 Zorawno Antlaşması ile Lehistan, Ukrayna ve Podolya’yı Türkiye’ye bıraktı. Bu savaşlarda Lwow ve Lublin gibi Leh şehirlerine Türk bayrağı çekildi.
IV. Mehmet Moskof Seferinde
Fazıl Ahmet Paşa 1676′da, 41 yaşında, öldü, yerine, kayın biraderi Merzifonlu Kara Mustafa Paşa getirildi. Bu sıralarda Rusya ile münasebetler bozuldu. 1668′de Merzifonlu’ nun Rus elçisini tokatladığından beri bu devletle münasebetler kesilmişti. 1678′de IV. Mehmet «Moskof Kâfiri Üzerine Sefer-i Hümayununa çıktı. Gerçekte orduyu Merzifonlu idare ediyordu. Ukrayna’ya yapılan bu seferde Rus ordusu Türkler’in karşısına çıkmadı. 5 ay kadar sonra, bazı yerler alınarak, seferden dönüldü. 11 şubat 1681′de yapılan antlaşma ile Kiev şehri, Rusya’ya bırakıldı.
Bu seferin büyük önemi vardır; çünkü o tarihe kadar hiçbir padişah Rusya seferine kendisi başkomutanlık etmemiş, Rus seferleri daima vezirlere, Kırım hanlarına, prenslerine verilmişti.
Fransa ile ele münasebetler iyi değildi. XIV. Louis’nin Avrupa çapında egemenlik kurmak istemesi, Türkiye’nin bazı menfaatleriyle çelişiyordu. Fransız büyükelçisine dayak atılıp hapsedildi; Fransa’dan tazminatlar, tavizler elde edildiyse de, doğrudan doğruya savaş olmadı.
Bundan sonra Almanya ile yeniden savaşa girişildi. İkinci Viyana Seferi ile sonuçlanan bu savaşta Türk ordusu, Almanya-Lehistan-Venedik -Rusya birliği ile bunlara katılan ikinci derecede birtakım devletlere yenildi (İkinci Viyana Kuşatması). Kara Mustafa Paşa’nın idam ettirilmesi hatasından sonra işler çığırından çıkmış, ordunun, devletin idaresi tamamen liyakatsiz ellere geçmişti.
Felaket Yılları
1686′da Budin’in (Budapeşte’nin) düşmesi en büyük felâket oldu. Daha sonra Peç’le Segedin de düştü, Kuzey Macaristan’ın elde tutulamayacağı anlaşıldı. 1687′ de Mohaç’ta değersiz komutanlar tarafından sevk ve idare edilen ordu, 20.000 şehit vererek, Almanlar’a yenildi. Yalnız, Lehistan cephesinde, Kamaniçe’de Vezir Damat Bozoklu Mustafa Paşa büyük bir zafer kazandı. Mora da 1687 eylülünde Venediklilerin eline geçti.
Bu keşmekeşler içinde İstanbul’da Sadaret Kaymakamı (başbakan vekili) olan Köprülüzade Fazıl Mustafa Paşa IV. Mehmet’i tahttan indirdi, yerine kardeşi II. Süleyman’ı geçirdi. Bu, tamamen hükümet aleyhine dönen halk efkarını oyalayacak bir olaydı, çünkü IV. Mehmet’in son 4 yıllık felaketlerde hiçbir suçu yoktu; hiçbir zaman devlet işlerine karışmamış, yalnız saltanat sürmüş, avlanmış, törenlerde bulunmuştu.
II.SÜLEYMAN (1687-1691)
SÜLEYMAN II. (1687- 1691 )
Osmanlı padişahlarının 20.’sidir. Deli İbrahim’in 2. oğludur. Kendisinden 3,5 ay büyük olan kardeşi IV. Mehmet’in 6,5 yaşında padişah olması üzerine, Şehzade Süleyman veliaht oldu, 40 yıl kadar veliaht kaldı.
II. Süleyman bütün Osmanlı tarihinin en uzun veliahtlık süresi budur. IV. Mehmet’in tahttan indirilmesi üzerine 1687′de padişah oldu, 49 yaşında ölünceye kadar 3,5 yıl saltanat sürdü.
II. Süleyman’ın bütün saltanatı «Felaket Yılları» içinde geçmiştir. Osmanlı İmparatorluğu Viyana bozgunundan beri Almanya, Venedik, Lehistan, Rusya gibi 4 büyük, bir sürü de küçük devlete karşı tek başına savaşıyordu. Kısa saltanatı boyunca II. Süleyman, devletin idaresini vezirlerine bıraktı.
1687′de Eğri düşmüş, Almanlar Doğu Macaristan’a da girmişlerdi. Eğri, Macaristan’ daki Osmanlı şehirlerinin Budin’den sonra en önemlisiydi; 47 camisi vardı. Leh cephesinde Kırım Hanı Selim Giray, zaferleri sayesinde düşmanı Osmanlı topraklarına sokmadıysa da Osmanlılar’ın asıl cephesi sayılan Almanya cephesi çöküntü halindeydi. Askeri teşvik için II. Süleyman, 6 haziran 1689′da, ordunun başında Edirne’den yola çıktıysa da 25 haziranda Sofya’ya geldiğinde, esasen bozuk olan sıhhati büsbütün kötüleştiğinden, orada kaldı. Saltanat kurultayı, tek çarenin Köprülü Fazıl Mustafa Paşa’nın tam yetkiyle sadarete ve başkomutanlığa getirilmesi olduğuna karar verdi.
II. Süleyman Edirne’de öldü. İç organları Edirne’ye gömüldü, cenazesi İstanbul’a getirildi; Kanuni’nin türbesine gömüldü. II. Süleyman’ın çocuğu olmamış, yerine kardeşi II. Ahmet geçmiştir.
Osmanlı padişahlarının 20.’sidir. Deli İbrahim’in 2. oğludur. Kendisinden 3,5 ay büyük olan kardeşi IV. Mehmet’in 6,5 yaşında padişah olması üzerine, Şehzade Süleyman veliaht oldu, 40 yıl kadar veliaht kaldı.
II. Süleyman bütün Osmanlı tarihinin en uzun veliahtlık süresi budur. IV. Mehmet’in tahttan indirilmesi üzerine 1687′de padişah oldu, 49 yaşında ölünceye kadar 3,5 yıl saltanat sürdü.
II. Süleyman’ın bütün saltanatı «Felaket Yılları» içinde geçmiştir. Osmanlı İmparatorluğu Viyana bozgunundan beri Almanya, Venedik, Lehistan, Rusya gibi 4 büyük, bir sürü de küçük devlete karşı tek başına savaşıyordu. Kısa saltanatı boyunca II. Süleyman, devletin idaresini vezirlerine bıraktı.
1687′de Eğri düşmüş, Almanlar Doğu Macaristan’a da girmişlerdi. Eğri, Macaristan’ daki Osmanlı şehirlerinin Budin’den sonra en önemlisiydi; 47 camisi vardı. Leh cephesinde Kırım Hanı Selim Giray, zaferleri sayesinde düşmanı Osmanlı topraklarına sokmadıysa da Osmanlılar’ın asıl cephesi sayılan Almanya cephesi çöküntü halindeydi. Askeri teşvik için II. Süleyman, 6 haziran 1689′da, ordunun başında Edirne’den yola çıktıysa da 25 haziranda Sofya’ya geldiğinde, esasen bozuk olan sıhhati büsbütün kötüleştiğinden, orada kaldı. Saltanat kurultayı, tek çarenin Köprülü Fazıl Mustafa Paşa’nın tam yetkiyle sadarete ve başkomutanlığa getirilmesi olduğuna karar verdi.
II. Süleyman Edirne’de öldü. İç organları Edirne’ye gömüldü, cenazesi İstanbul’a getirildi; Kanuni’nin türbesine gömüldü. II. Süleyman’ın çocuğu olmamış, yerine kardeşi II. Ahmet geçmiştir.
II.AHMET (1601-1695)
AHMET II. (1601-1695)
2. Ahmet; yirmi birinci Osmanlı padişahıdır. Sultan İbrahim ile Muazzez Sultan’ın oğludur. 1691 de kardeşi II. Süleyman’ın ölümü üzerine tahta çıkmıştır.
II. Ahmet tahta geçtiği zaman, İmparatorluk, İkinci Viyana Kuşatmasıyla uğraşmaktaydı. Köprülü Fazıl Mustafa Paşa’nın, ağustos 1961 de, Avusturyalılarla yaptığı savaşta şehit düşmesi askerin maneviyatını bozmuş, ordunun Belgrad’a doğru çekilmesine sebep olmuştu. Bununla beraber Avusturyalılar da fazla miktarda insan kaybettiklerinden, ayrıca Tuna’daki donanmaları Türkler tarafından mağlup edildiğinden, geri çekilmekte olan Osmanlı Ordusu’nu takip edememişlerdi.
II. Ahmet’in Mustafa Paşa’nın ölümü üzerine Arabacı Ali Paşa’yı sadrazamlığa getirdiğini görüyoruz. Yeni sadrazam, dirayetsiz, gayretsiz, aynı zamanda zalim bir kimseydi. Devlet adamları arasında giriştiği birtakım lüzumsuz temizlik hareketleri Osmanlı ordusunu büsbütün sarstı. Ordu, bütün sınır boyunca savunmaya çekilmek zorunda kaldı. Kısa bir müddet sonra onun yerine sadrazamlığa gelen Hacı Ali Paşa ise hemen sefere çıkmakta tereddüt etmedi; ancak, savaş olmadı, Sadrazam da Belgrad kalesini tamir ettikten sonra geri döndü. Bir yıl sonra Hacı Ali Paşa da padişahla aralarında çıkan bir anlaşmazlık yüzünden sadrazamlıktan ayrıldı, yerine 1693 te Bozoklu Mustafa Paşa tayin edildi. Mustafa Paşa Erdel’i Avusturyalılardan kurtarmaya çalışmış, fakat yurda dönüşünde birtakım entrikalarla yerinden uzaklaştırılarak bu defa da sadrazamlığa Sürmeli Ali Paşa getirilmiştir. Onun sadrazamlığı sırasında Venedikliler Sakız adasını, Dalmaçyadaki Gabella kalesini zaptettiler.
II. Ahmet zamanında devletin iç durumu da çok karışıktı. Suriye, Irak ve Hicaz’da yer yer ayaklanmalar oluyordu. Bu padişah, hayatının kırk yedi senesini sarayda hapiste olarak geçirdiği için, son derece kararsız, asabi mizaçlı bir insan olmuş, hükümdarlık hayatında hiçbir varlık gösterememiştir. Dört yıllık saltanatı sırasında dört sadrazam değiştirmesi bunu ispat eden bir delildir. Daima çevresinin tesirinde kalır, çabuk kızardı. Ahmet I. şiir ve musikiden çok hoşlanırdı.
Edirne’de ölmüş, cenazesi İstanbul’a getirilerek Kanuni Süleyman Türbesine gömülmüştür.
2. Ahmet; yirmi birinci Osmanlı padişahıdır. Sultan İbrahim ile Muazzez Sultan’ın oğludur. 1691 de kardeşi II. Süleyman’ın ölümü üzerine tahta çıkmıştır.
II. Ahmet tahta geçtiği zaman, İmparatorluk, İkinci Viyana Kuşatmasıyla uğraşmaktaydı. Köprülü Fazıl Mustafa Paşa’nın, ağustos 1961 de, Avusturyalılarla yaptığı savaşta şehit düşmesi askerin maneviyatını bozmuş, ordunun Belgrad’a doğru çekilmesine sebep olmuştu. Bununla beraber Avusturyalılar da fazla miktarda insan kaybettiklerinden, ayrıca Tuna’daki donanmaları Türkler tarafından mağlup edildiğinden, geri çekilmekte olan Osmanlı Ordusu’nu takip edememişlerdi.
II. Ahmet’in Mustafa Paşa’nın ölümü üzerine Arabacı Ali Paşa’yı sadrazamlığa getirdiğini görüyoruz. Yeni sadrazam, dirayetsiz, gayretsiz, aynı zamanda zalim bir kimseydi. Devlet adamları arasında giriştiği birtakım lüzumsuz temizlik hareketleri Osmanlı ordusunu büsbütün sarstı. Ordu, bütün sınır boyunca savunmaya çekilmek zorunda kaldı. Kısa bir müddet sonra onun yerine sadrazamlığa gelen Hacı Ali Paşa ise hemen sefere çıkmakta tereddüt etmedi; ancak, savaş olmadı, Sadrazam da Belgrad kalesini tamir ettikten sonra geri döndü. Bir yıl sonra Hacı Ali Paşa da padişahla aralarında çıkan bir anlaşmazlık yüzünden sadrazamlıktan ayrıldı, yerine 1693 te Bozoklu Mustafa Paşa tayin edildi. Mustafa Paşa Erdel’i Avusturyalılardan kurtarmaya çalışmış, fakat yurda dönüşünde birtakım entrikalarla yerinden uzaklaştırılarak bu defa da sadrazamlığa Sürmeli Ali Paşa getirilmiştir. Onun sadrazamlığı sırasında Venedikliler Sakız adasını, Dalmaçyadaki Gabella kalesini zaptettiler.
II. Ahmet zamanında devletin iç durumu da çok karışıktı. Suriye, Irak ve Hicaz’da yer yer ayaklanmalar oluyordu. Bu padişah, hayatının kırk yedi senesini sarayda hapiste olarak geçirdiği için, son derece kararsız, asabi mizaçlı bir insan olmuş, hükümdarlık hayatında hiçbir varlık gösterememiştir. Dört yıllık saltanatı sırasında dört sadrazam değiştirmesi bunu ispat eden bir delildir. Daima çevresinin tesirinde kalır, çabuk kızardı. Ahmet I. şiir ve musikiden çok hoşlanırdı.
Edirne’de ölmüş, cenazesi İstanbul’a getirilerek Kanuni Süleyman Türbesine gömülmüştür.
II.MUSTAFA (1695-1703)
MUSTAFA II. (1695-1703)
Osmanlı padişahlarının 22.’sidir. IV. Mehmet’in iki oğlunun büyüğüdür.Annesi Emetullah Rabia Gülnûş Valide Sultan’dır. Edirne Sarayı’nda doğdu. Pek özenli bir öğrenim gördü, bahasının sevgili oğluydu, IV. Mehmet onu yanından hiç ayırmazdı.
IV. Mehmet tahttan indirilince, bazı devlet adamları Şehzade Mustafa’yı padişah yapmak istedilerse de, bu plan başarılamadı; amcası II. Süleyman tahta geçti. Öteki amcası II. Ahmet’in saltanatı boyunca da Şehzade Mustafa veliaht oldu, II. Ahmet’in ölümü üzerine 1695′te tahta çıktı, 1703′te tahttan indirilinceye kadar 8 yıl, 6 ay saltanat sürdü. Yerine veliahti olan ana-baba bir tek kardeşi III. Ahmet padişah oldu. II. Mustafa, 4 ay sonra, 39 yaşında teessüründen öldü. Yeni Cami’de babasınıntürbesine gömüldü.
II. Mustafa, babası ve iki amcası gibi devlet idaresini vezirlere bırakmamış, kendi eline almıştır. Çok buhranlı bir anda hükümdar olmuştu. Osmanlı Devleti, «Felâket Seneleri» nin son devresini yaşıyordu; Almanya, Venedik, Lehistan, Rusya gibi 4 büyük ve daha bir sürü küçük devletle tek başına 1683′ten beri savaşıyordu.
II. Mustafa Devrindeki Savaşlar
Yüzyılın en büyük Türk denizcisi Kaptan-ı Derya Mezomorta Hüseyin Paşa, yeni padişahın ilk saltanat günlerindeki büyük başarıları ile ülkede sevinç uyandırdı. 51 parçalık Türk donanması ile, 60 parçalık Venedik donanmasını bozguna uğratan Hüseyin Paşa, 13 düşman savaş gemisini batırdı. Vuruşma, Midilli Adası açıklarında oldu. 18 eylül 1695′teki bu büyük deniz savaşı, Mezomorta’nın Venediklilere karşı ikinci zaferidir. İlki, aynı yılın 18 şubatında Sakız Adası açıklarında olmuş, bu savaşta da 48 parçalık Türk donanması, 65 parçalık Venedik donanmasının birçok gemilerini batırıp 9 savaş gemisini de ele geçirerek yenmiş, bu savaşta Venedik başkomutanı Amiral Pisani de ölmüştür.
II. Mustafa, 30 haziran 1695′te Birinci Alman Seferi’ne çıktı. 22 eylülde Transilvanya’da Lugos Meydan Savaşı’nda Alman ordusu yenildi, Alman başkomutanı General Veterani ile yardımcısı Liechtenstein Prensi bu savaşta öldüler. Bu başarıdan sonra II. Mustafa, ertesi yıl, 20 nisan 1696′da İkinci Alman Seferi’ ne çıktı, 27 ağustosta Alman imparatorluk ordusunu Olasch Meydan Savaşı’nda bozguna uğrattı, Banat ve Erdel’in (Transilvanya’nın) birçok yerlerini geri aldı. 17 haziran 1697′de, Üçüncü Alman Seferi’ne çıktı. Hedef, Budin’in geri alınmasıydı. Zenta’da Prens Eugene De Savoie’nın başkomutanlığındaki Alman ordusu, 100.000 kişilik Osmanlı ordusunu ansızın bastırdı.
Osmanlı ordusunun tam yarısı Tisza nehrini geçmişti; düşman görününce öteki yarısı da karşıya geçmek için köprüye yığılınca, köprü yıkıldı; ordunun yarısı, silâh arkadaşlarının Almanlar tarafından kılıçtan geçirilmesini seyretmek zorunda kaldı. Bu arada 20 paşa şehit düştü; içlerinde 34 yaşındaki Sadrazam Elmas Mehmet Paşa da vardı. Karşıya geçenler arasında bulunan II. Mustafa’ nın hayatı, büyük fedakârlıklarla kurtarıldı. 20.000 Türk’ün Alman silahları altında,10.000′inin de nehrin sularında şehit olduğu bu felakette, başta Yeniçeriler ve değersiz birkaç paşa olmak üzere, Türk ordusunun bazı birliklerinde önemli disiplinsizlikler görüldü; bu hal, felaketin ağırlaşmasına yol açmıştır (Zenta Meydan Savaşı).
Bozgundan Sonra
Güney Macaristan’daki bu bozgun üzerine, Macaristan’ın geri alınmasından umut kesildi. 16 yıla yakın zamandan beri devam eden büyük savaş usanç uyandırmıştı. Birçok devlet adamları yeni bir sefere çıkmak istiyen II. Mustafa’ya engel oldular. Sonunda 26 ocak 1699′da Karlofça Barış Antlaşması imzalandı (Karlofça Antlaşması).
Bundan sonra II. Mustafa’nın hocası Şeyhülislâm Feyzulah Efendi’nin diktatörlük devri başlar. Hocasına pek geniş yetkiler vermesi, İstanbul yerine Edirne’de oturmayı tercih etmesi, II. Mustafa aleyhinde kuvvetli bir cereyan doğurdu. 22 ağustos 1703′te tarihe «Edirne Vakası» diye geçen olayda İstanbul’ dan Edirne üzerine yürüyen asiler, padişahı tahttan indirdiler; yerine 9,5 yaş küçük kardeşi Şehzade Ahmet, «III. Ahmet» adıyla padişah oldu. 10 yıldan beri şeyhülislâmlık eden Feyzullah Efendi de asiler tarafından parçalandı. II. Mustafa şair ve bestekardır.
Osmanlı padişahlarının 22.’sidir. IV. Mehmet’in iki oğlunun büyüğüdür.Annesi Emetullah Rabia Gülnûş Valide Sultan’dır. Edirne Sarayı’nda doğdu. Pek özenli bir öğrenim gördü, bahasının sevgili oğluydu, IV. Mehmet onu yanından hiç ayırmazdı.
IV. Mehmet tahttan indirilince, bazı devlet adamları Şehzade Mustafa’yı padişah yapmak istedilerse de, bu plan başarılamadı; amcası II. Süleyman tahta geçti. Öteki amcası II. Ahmet’in saltanatı boyunca da Şehzade Mustafa veliaht oldu, II. Ahmet’in ölümü üzerine 1695′te tahta çıktı, 1703′te tahttan indirilinceye kadar 8 yıl, 6 ay saltanat sürdü. Yerine veliahti olan ana-baba bir tek kardeşi III. Ahmet padişah oldu. II. Mustafa, 4 ay sonra, 39 yaşında teessüründen öldü. Yeni Cami’de babasınıntürbesine gömüldü.
II. Mustafa, babası ve iki amcası gibi devlet idaresini vezirlere bırakmamış, kendi eline almıştır. Çok buhranlı bir anda hükümdar olmuştu. Osmanlı Devleti, «Felâket Seneleri» nin son devresini yaşıyordu; Almanya, Venedik, Lehistan, Rusya gibi 4 büyük ve daha bir sürü küçük devletle tek başına 1683′ten beri savaşıyordu.
II. Mustafa Devrindeki Savaşlar
Yüzyılın en büyük Türk denizcisi Kaptan-ı Derya Mezomorta Hüseyin Paşa, yeni padişahın ilk saltanat günlerindeki büyük başarıları ile ülkede sevinç uyandırdı. 51 parçalık Türk donanması ile, 60 parçalık Venedik donanmasını bozguna uğratan Hüseyin Paşa, 13 düşman savaş gemisini batırdı. Vuruşma, Midilli Adası açıklarında oldu. 18 eylül 1695′teki bu büyük deniz savaşı, Mezomorta’nın Venediklilere karşı ikinci zaferidir. İlki, aynı yılın 18 şubatında Sakız Adası açıklarında olmuş, bu savaşta da 48 parçalık Türk donanması, 65 parçalık Venedik donanmasının birçok gemilerini batırıp 9 savaş gemisini de ele geçirerek yenmiş, bu savaşta Venedik başkomutanı Amiral Pisani de ölmüştür.
II. Mustafa, 30 haziran 1695′te Birinci Alman Seferi’ne çıktı. 22 eylülde Transilvanya’da Lugos Meydan Savaşı’nda Alman ordusu yenildi, Alman başkomutanı General Veterani ile yardımcısı Liechtenstein Prensi bu savaşta öldüler. Bu başarıdan sonra II. Mustafa, ertesi yıl, 20 nisan 1696′da İkinci Alman Seferi’ ne çıktı, 27 ağustosta Alman imparatorluk ordusunu Olasch Meydan Savaşı’nda bozguna uğrattı, Banat ve Erdel’in (Transilvanya’nın) birçok yerlerini geri aldı. 17 haziran 1697′de, Üçüncü Alman Seferi’ne çıktı. Hedef, Budin’in geri alınmasıydı. Zenta’da Prens Eugene De Savoie’nın başkomutanlığındaki Alman ordusu, 100.000 kişilik Osmanlı ordusunu ansızın bastırdı.
Osmanlı ordusunun tam yarısı Tisza nehrini geçmişti; düşman görününce öteki yarısı da karşıya geçmek için köprüye yığılınca, köprü yıkıldı; ordunun yarısı, silâh arkadaşlarının Almanlar tarafından kılıçtan geçirilmesini seyretmek zorunda kaldı. Bu arada 20 paşa şehit düştü; içlerinde 34 yaşındaki Sadrazam Elmas Mehmet Paşa da vardı. Karşıya geçenler arasında bulunan II. Mustafa’ nın hayatı, büyük fedakârlıklarla kurtarıldı. 20.000 Türk’ün Alman silahları altında,10.000′inin de nehrin sularında şehit olduğu bu felakette, başta Yeniçeriler ve değersiz birkaç paşa olmak üzere, Türk ordusunun bazı birliklerinde önemli disiplinsizlikler görüldü; bu hal, felaketin ağırlaşmasına yol açmıştır (Zenta Meydan Savaşı).
Bozgundan Sonra
Güney Macaristan’daki bu bozgun üzerine, Macaristan’ın geri alınmasından umut kesildi. 16 yıla yakın zamandan beri devam eden büyük savaş usanç uyandırmıştı. Birçok devlet adamları yeni bir sefere çıkmak istiyen II. Mustafa’ya engel oldular. Sonunda 26 ocak 1699′da Karlofça Barış Antlaşması imzalandı (Karlofça Antlaşması).
Bundan sonra II. Mustafa’nın hocası Şeyhülislâm Feyzulah Efendi’nin diktatörlük devri başlar. Hocasına pek geniş yetkiler vermesi, İstanbul yerine Edirne’de oturmayı tercih etmesi, II. Mustafa aleyhinde kuvvetli bir cereyan doğurdu. 22 ağustos 1703′te tarihe «Edirne Vakası» diye geçen olayda İstanbul’ dan Edirne üzerine yürüyen asiler, padişahı tahttan indirdiler; yerine 9,5 yaş küçük kardeşi Şehzade Ahmet, «III. Ahmet» adıyla padişah oldu. 10 yıldan beri şeyhülislâmlık eden Feyzullah Efendi de asiler tarafından parçalandı. II. Mustafa şair ve bestekardır.