Lale Devrinden Günümüze Kurumlar
1718-Lale Devri’ne kadar Batı ile siyasi ve ticari ilişkimiz olmasına rağmen kültürel ilişkimiz olmamıştır. Ancak, ardı ardına gelen başarısızlıklar Osmanlı devlet adamlarını rahatsız etmiş ve 1720’de 28 Mehmet Çelebi başkanlığında bir heyet Avrupa’daki değişiklikleri incelemek üzere Paris’e gönderilmiştir. Seyahatnamesinde birçok yenilik ve araştırmayı detaylarıyla anlatmıştır. Bu bilgiler özellikle III. Ahmet Dönemi’nde etkilerini göstererek Paris’in saray hayatını İstanbul’a yansıtmaya başlar. 1718’den itibaren ‘Lale Devri’ denilen dönemin eğlence ve sanat atmosferinin bütün İstanbul’u sardığını, köşklerin yapıldığını, Lale merakının uyandığını, büyük saz gösterileri ile şiir sohbetlerinin düzenlendiğini, Barok üsluplu kasır ve bahçe mimarisinin Fransa’dan aktarıldığını görüyoruz. Bu dönemde padişahların çoğu müzik ve şiirle uğraşmıştır. Şair Nedim’in ‘Gülelim oynayalım kam alalım dünyadan’ dizeleri o günün havasını dile getirmektedir. III. Ahmet’in pasif ve barışçı yaklaşımı ile Sadrazam İbrahim Paşa’nın aydın kişiliğiyle bağdaşmayan tutumunun, Avrupa’nın Osmanlı İmparatorluğu’nu en çok sıkıştırdığı döneme rastlaması ilginçtir.(Adnan Turani – Dünya Sanat Tarihi s.653)
Damat İbrahim Paşa, batılaşmayı gerekli gören ve Lale Devri’nin başlatan devlet adamlarından biridir. Onun döneminde ilk defa İbrahim Müteferrika ve Sait Çelebi’nin çabalarıyla Matbaada modern devlet yönetimleriyle ilgili bilgiler içeren ilk Türkçe kitaplar basılmıştı. Böylelikle, medreselerde uygulanan eğitim sistemi ve şeyhülislam fetvasıyla ertelenen birçok kültürel, sanatsal yenilik ve pozitif bilimin de kapısı aralanmış oluyordu. 1718 – 1839 yılları arasında Ortaçağ görüşü ile yönetilen kurumlar tasfiye edilmeye çalışılmıştır. Bu değişim ve yenileşme hareketleri sonucunda, doğu kökenli kültürümüz batı kültürü ile yer değiştirmeye başlamış, batı dilleri önem kazanmış, pozitif bilime bağlı eğitime dayalı Batı tarzı okullar açılmıştır. Birey hukuku ve halkın çıkarlarını gözeten bir devlet anlayışı geliştirilirken, batılı bir aydın kesim oluşmuştur.
Plastik Sanatlarımız da doğal olarak bu gelişmeler doğrultusunda batının sanat değerlerine bağımlı hale gelmiştir. XVIII. Yüzyıla ait ‘Surname’ adlı el yazmasının resimleri nakkaş Levni’ye aittir. Sanatçı lale Devri’nin eğlence hayatını anlatan minyatürler yapmıştır. 1700’lerden başlayarak Batılı sanatçılar saraya davet edilmiş hatta bazıları saray ressamlığı (baş nakkaşlık)’a kadar yükselmişlerdir. Dolayısıyla, Osmanlı’nın kendine özgü sanatı ölmeye başlamıştır.1793 de Osmanlı İmparatorluğu Mühendishanesi’nde gözleme dayalı resim dersi istihkam ve haritacılık için gerektiği kadar verilmekteydi. II. Mahmut -1835 döneminde yetenekli gençler eğitim için Avrupa’ya gönderilmeye başlandı. Harbiye Mektebi’ne resim derslerinin uygulamaya konulması ile batı resmi okullarımıza ilk adımı atmış oldu. 1875 sonrasında askeri liselere resim dersinin başlatılması resim tarihimizdeki değişimin ve batı resminin Türk sanatına girişinin başlangıcı olmuştur. Askeri Mühendishane’den yetişen en önemli ressamlarımız : Halil Paşa, Nuri Paşa, Ressam Hayri Binbaşı, Hasan Rıza, Süleyman Seyyit, Hüseyin Zekai Paşa, Şeker Ahmet Paşa, Hoca Ali Rıza,Kaymakam İsmail Hakkı ve Ressam İhsan gibi önemli isimlerdir.
1910’lu yıllarda Avrupa’ya giden ressamlarımızdan önce resim sanatımız yukarıda saydığımız asker ressamlarımızın çalışmalarını kapsıyordu. 1883’de Sanayi-i Nefise Mektebi’nin kuruluşu ile batılı anlamda resim eğitimi verilmeye başlanmıştı. Adnan Turani şöyle açıklıyor: ‘‘Böylece Batı’ya karşı yenilgilerimizin çaresini, gene batı üstünlüğünü sağlayan kültürünü ve sanatını almakta bulmuştuk. Görülüyor ki, önceki askeri alanda edinilmek istenen Batı Kültürü zamanla bize tümüyle kendini kabul ettiriyordu’’.
Sanatsal değerler değişen yaşam koşulları ve bilişim çağının oluşturduğu açılımlar doğrultusunda yeni estetik kuramlar kazanmaya devam etmektedir. Türk toplumunun kültür ve sanatına yeni değerler katacak , kültürel ve sanatsal değerlerimizi koruyup, geliştirebilecek dinamik ve çağdaş sanatçılar yetiştirmesi en büyük umudumuzdur.